47.BÖLÜM

78 4 0
                                    

Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey. Dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey. Fakat artık ümit yetmiyor bana, ben şarkı dinlemek değil şarkı söylemek istiyorum. (Nazım Hikmet)

MultiMedia: Deniz ve Mila

Her şey bulanıktı. Hiç bir şey net değildi. Simsiyah, sonsuz bir boşluk içindeydim. Ses yoktu. İnsanlar yoktu. Hislerim, hayallerim yoktu. Ben neredeydim? Bu boşluk yıllardır içimdeki anlam veremediğim boşluk muydu? Evet, şu an kendi boşluğumda boğuluyordum.

Karanlık yavaş yavaş kendini ışığa bırakıyordu. Her yer gittikçe aydınlanıyordu. Işığın çıktığı yere doğru adım atmaya başladım.

"Efendim. Efendim güzelim burdayım. Hep yanındayım.'' biri elimi kavradı. Heyecanlı ses bana sesleniyordu. Işığın kaynağına neredeyse ulaşmıştım.

"Konuştu. Doktor beyi çağırın hemen.'' kulağımı dolduran o ses. Unutamayacağım tek sesti sanırım. Ve karanlık tamamen kayboldu. Gözlerimi hafif araladığımda bir hastane odasında, her yerime kablolar takılı halde yattığımı fark ettim. İlk gördüğüm şey yanı başımda duran Deniz oldu. Kafasında hastane bonelerinden, üstünde de yeşil, korunmak için giyilen önlüklerden vardı. Ağzını kapatması gereken maske çenesinin altına indirilmişti Gözleri kıpkırmızıydı. Günlerdir uykusuz kalmış gibi bir hali vardı. Bir anda göz göze geldik ve yüzünü yavaşça geniş bir gülümseme kapladı.

"İyisin. İnanmıyorum. Şükürler olsun uyandın.'' yüzündeki heyecan ve mutluluk görülmeye değerdi. Deniz'i ilk defa böyle görüyordum. Gözünden bir yaş daha akarken sağ elinin işaret parmağıyla silerek saklamaya çalıştı. Benim de gözlerim dolmuştu. Bunu saklamak için tebessüm ettim.

"Ben..-'' O sırada odaya acele bir şekilde hemşireler, doktorlar girdi. Cümlem yarım kalmıştı.

"Beyefendi sizi dışarı alalım, lütfen.'' Deniz'in dışarı çıkmasıyla birlikte kapının önündeki herkes odanın camına yaklaştı. Babam anneme sarılmış, annem ağlıyor babamın onu teselli etmeye çalışır gibi bir hali vardı. Ecrin, Yankı, Direnç ve Evren de camda merakla bekliyorlardı. Direnç'le göz göze geldiğimizde gamzeleriyle gülüşünün en derin halini suratına yerleştirdi.Odadaki acele hâl gitmiş yerine sakinlik gelmişti. Vücuduma bağlı olan kabloların kaynağı olan makinelerden gelen sesler odayı dolduruyordu.

"Geçmiş olsun Mila. Güçlü kızsın sen, başardın.'' doktorlar memnun olmuş bir ifadeyle odadan çıktı. Geriye bir hemşire kaldı. Annem yaşlarında tatlı bir kadındı. Yanıma yaklaşıp konuşmaya başladı.

"O çocuk, geldiğin günden beri başından ayrılmadı. Ne desek de dinlemedi, illa burda duracağım diye ortalığı yıktı. Zaten seni de buraya o getirdi. Bu çocuk bir farklı aklında bulunsun. Hadi geçmiş olsun.'' Deniz'den bahsettiğini anlamıştım. Ama buraya neden gelmiştim, hatırlamıyordum. Hemşirenin çıkışının ardından annem ve babam içeri girdi. Annem sarılırken babam alnımdan öptü.

"Sonunda uyandın kızım. Nasıl korktuk bir bilsen. Neler olduğunu hâla anlamadık."

"Canan tamam, doktor çok yormayın dedi biliyorsun.'' bir süre öylece durduk. Annem çok kötü görünüyordu, babam daha güçlüydü.

"Sizi seviyorum.'' sonunda bir şeyler söyleyebilmiştim.

"Biz de seni çok seviyoruz birtanem.'' ikisi de son bir kez öptükten sonra odadan çıktılar. Hemen sonra beni başka bir odaya aldılar. Oraya geçince yanıma arkadaşlar anca girebildi. Ecrin koşa koşa gelip kollarını boynuma doladı.

"Yavaş Ecrin, kız boğulacak şimdi. Anca kendine geldi zaten.'' Yankı'yı özlemiştim sanırım. Daha doğrusu herkesi özlemiştim.

"Bu Ecrin var ya kaç gündür salya sümük ağlıyor."

DALGAKIRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin