11.BÖLÜM

197 21 0
                                    

Kalp dünyanın en sessiz kırılan oyuncağıydı. Kırık da olsa atıyordu.

MultiMedia: Mila

Gözlerimi açtığımda baş ucumda doktorum vardı. Uyandığımı görünce gülümsedi. Tavandaki yıldızlar da yavaş yavaş parlamaya başlamışlardı. Baya uyumuş olmalıyım ki hava kararmaya başlamıştı.

"Neden dışarıda olduğunu açıklamak ister misin Mila?"

Bana kızmamıştı. Onun yerine sebebini soruyordu. Genelde insanlar önce kızar daha sonra sorardı. Bazıları sormazdı bile. Bana o kadar iyi davranıyordu ki dışarı çıktığım için şimdiden pişman olmuştum. Kısık bir sesle;

"Sizi arıyordum. Özür dilerim. Yapmamalıydım."dedim.

"Ne oldu bir sorun mu var?"

"Hayır ben iyiyim. Sadece bir şey sormak istemiştim."

"Pekala küçük hanım. Neden şimdi sormuyorsun?"

"Eğer iyileşirsem... Yani hastalığımdan tamamen kurtulursam şu an gördüğüm hayaler sona mı erecek?"

"Korkmana gerek yok. İyileştiğinde hayalindeki arkadaşlar gelip bir daha seni rahatsız edemeyecek. Onlar yerine gerçek arkadaşlıklar kuracaksın."

Ne yani iyileşirsem Deniz'i tekrar göremeyecek miydim. Kokusunu içime çekemeyecek miydim? Eğer ondan vazgeçmem gerekecekse iyileşmek istemiyordum. Her ne kadar onu görmemiş olsamda hiç istemeden ona bağlanmıştım.

Önce derin bir nefes aldım.

"Ben istemiyorum." Yutkunduktan sonra sözlerime devam ettim.

"Öyleyse ben iyileşmek istemiyorum."

"Ama Mila, neden?" doktorum doğal olarak şaşırmıştı.

"Ondan ayrılmak istemiyorum."

"Kimden ayrılmak?"

"Ondan işte, Deniz'den."

"Deniz mi? O'da kim?"

"Buraya gelip benimle konuşan biri. İlk arkadaşım. Onu hiç görmedim ona nasıl biri olduğunu sordum siyah gözlerinin koyu saçlarının olduğunu söyledi."

"Anlıyorum Mila. Şimdi gitmem lazım. Bu konuyu daha sonra tekrar konuşuruz."

Birden ayaklandı doktorum onu ilk defa böyle görüyordum. Başka hiç bir şey demeden odadan ayrıldı. Neden telaş yapmıştı acaba?

***

Birkaç gündür ne Deniz geliyordu, ne de başka biri uğruyordu odama. Can sıkıntısından ölecektim sanırım. Zaten Deniz'e içten içe çok kırılmıştım. Tabi onun bundan haberi yoktu, bana ne kadar huzur verdiğinden haberi olmadığı gibi bundan da yoktu. Gerçi artık kendisi de yoktu. Tedavimin sonuna yaklaşıyorduk ve hayallerim yoktu. Yine tam bir yokluk içindeydim. Her zaman olduğu gibi. Bir anda kapı açıldı, içeri Nursel Hemşire girdi.

"Mila bugün doktor bey hastanenin bahçesine çıkmana izin verdi. Canının sıkıldığını tahmin etmiş sanırım." Her zamanki güler yüzlülüğü ile konuşuyordu. Ve dışarı çıkma fikri içine su serpmişti. Yoksa sıkıntıdan patlayabilirdim.

"Bu gerçekten çok iyi olur." Nursel hemşire odadan çıktığında ben de oturduğum yerden kalkıp merdivenlere doğru gittim. Asansör de vardı ama günlerdir doğru dürüst hareket bile etmediğim için merdiven inmek çok da yorucu bir şey değildi. Zaten odam 3.kattaydı, biraz etrafı incelemek istiyordum. İnerken hastanenin de odam gibi genel olarak beyaz olduğunu fark ettim. Duvarlarda yok denecek kadar az şey asılıydı. Ve hiç sessiz değildi. Hastaların bağırma sesleri, yardım isteyen doktorlar, oradan oraya koşuşturan hemşireler, bir de benim gibi olaylardan habersiz kendi halinde olan kişiler..

Hastanenin bahçesi büyük değildi. Etrafta banklar vardı. Genel olarak yeşil renk hakimdi ve bolca çiçeklendirilmiş, hastalara şirin gösterilmeye çalışılan, amacına ulaşmış bir bahçeydi. Zaten çoğu boş olan banklardan birine oturdum. Ayağımın ucunda arka arkaya yürüyen karıncaları izlemeye başladım. Hepsi özenle yürüyordu, sırayı bozmamak için. İnsanlar gibi değillerdi, çoğu konuda olduğu gibi.

Gözüme önümde duran bir çift erkek ayakkabısı takıldı. Kafamı yavaşça yukarı doğru kaldırdım. Karşımda bir erkek duruyordu. Benimle aynı yaşta, belki de küçük olduğunu tahmin ettigim çocuk civciv sayısı saçlara, küçük mavi gözlere ve bebek gibi bir surata sahipti.

"Selam Mila!" adımı biliyordu ama ben onu tanıdığımı hiç sanmıyordum.

"Selam..?" sesimdeki belirsizlikten onu tanıyamadığımı  anlamıştı.

"Tanımadın sanırım. Ben Evren, oturabilir miyim?" yanımdaki boş olan yeri çenesinin ucuyla işaret ederek sordu.

"Sen de dalga geçeceksen hiç başlamayalım bence." ben cümlemi daha tamamlamadan yanıma çoktan oturmuştu bile.

"Aynı okuldayız, Başaran Kolejinde. Seni tanıyorum ama senin beni tanımaman..biraz garip. Hatta bir kere lavaboda yanına gelmiştim, iyi değildin." ah hadi ama o okulda kimsenin suratına bakmazdım ki adını bileyim.

"Imm..şey kusura bakma hafızam fazla iyi değil. Ayni okulda olduğumuza ve senin buraya geldiğine bakılırsa deli olduğumu da biliyorsun." bu aralar eski agresifliğim kaybolmuştu. O yüzden sakin konuşuyordum.

"Deli olduğunu düşünmüyorum açıkçası öyle düşünenleri de anlamıyorum.  Burada olduğunu duyunca ziyaret etmek istedim." sesi çok yumuşaktı. Tatlı ve biraz da utangaç konuşuyordu.

"Teşekkürler. Böyle düşünmen şaşırttı."

"Neyse önemi yok. Ne zaman dönüyorsun okula?" meraklı bakışlarını gözlerimin en derinine yolladı.

"Tam tarih belli değil ama az kaldı gibi. Aslına bakarsan..o okula dönmeye pek niyetim yok." ağzımdan çıkan sözcüklerle yüzü buruşmuştu. Gözlerinden bir gölge geçti ve bakışlarını başka bir tarafa yöneltti. Öne doğru eğilip kollarını dizlerine dayayarak aşağı sarkıttı. Dudaklarını birbirine bastırıyordu ve uzağa bakıyordu.

"Neden?" fısıltı gibi çıkan sesine anlam verememişim. Hayır! Gözleri mi dolmuştu?? Ben mi yanlış görüyordum?

"Hep o kızlar yüzünden değil mi? O okul sana çekilmez bir yer oldu onlar yüzünden değil mi?" sakin gibiydi ama sinirli olduğu belliydi. Böyle çocuksu bir tenin altında sinirlenme gibi bir duygunun yer alması garipti. Asıl garip olan beni anlayabilmesiydi. İlk defa biri beni anlamıştı.

"Evet biraz öyle ama böylesi daha olacak benim için." bakışlarını bana çevirdi. Kırgın bakıyordu.

"Onlarla ben konuşsam, bir daha sana bulaşmasalar. Hı? Olmaz mı? Fikrini yine de değiştiremez miyim?" çok masum konuşuyordu. Nasıl bu kadar saf görünebiliyordu?

"Üzülüyor musun? Yani benim için." merak etmiştim bunu. Benim için üzülmesi normal değildi.

"Ben..senin gitmeni istemem. Eğer gidersen amaçlarına ulaşmış olacaklar. Sen güçlü bir kızsın Mila. Yapabilirsin." güçlü bir kız değildim ama olacaktım. Kendime söz vermiştim. Artık güçlü olacaktım.

"Bilmiyorum. Düşünürüm. Şimdi odama çıksam iyi olacak." ayağa kalktım. Nedense gerilmiş ve rahatsız olmuştum.

"Rahatsız ettiysem özür dilerim."

"Yok hayır tabi ki de. Ziyaretin için teşekkürler, mutlu ettin beni." sevindiğimi belli etmeye çalışarak içten bir şekilde gülümsedim.

"Kendine iyi bak." elini uzatarak konuşmuştu. Ben de karşılık olarak elimi uzattım ve tebessüm ettim. O hala yorgun bakıyordu.

"Tanışmak güzeldi..Evren." adını hatırlayabilmenin mutluluğunu yaşadım. Onun da bir anda gözlerinin içi parladı. Derin bir şekilde gülümsedi. Eliyle ensesini kaşıyarak uzaklaştı. Utanmıştı. Çok tatlıydı. Sanırım doktorumun dediği gibi gerçek dostluklar da hayaller kadar güzel olabilecekti. Bunu yaşadığım cam fanustan çıkınca yavaş yavaş daha iyi öğrenecektim.

DALGAKIRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin