42.BÖLÜM

90 6 2
                                    

Umut hiç bitmeyen bahar mevsimidir. İçine kar da yağar, fırtına da kopar; Ama çiçekler hep açar.

MultiMedia: Arda

Sonunda okulun son günü gelmişti. Bir hafta boyunca tam da tahmin ettiğim gibi bol can sıkıntısıyla geçirdim. 1 kere Ecrin'le alış-veriş yapmaya çıktık, 1 kere de Sedef'le parkta görüştük. Bunlar dışında evde twitter, snapchat, kitap üçlüsüyle zaman geçirdim. Birkaç kere de telefonda Deniz'le konuştum. Yankı'yı söylememe gerek yoktur herhalde. Şu an tam takım okulumuzun yakınındaki Begonya Cafe'de oturuyorduk. Karneleri öğleden sonra alacağımız için burda zaman öldürüyorduk. Bir tarafımda Deniz, diğer tarafımda Duygu oturuyordu. Herkes gayet keyifliydi. Deniz'in beni yanından ayırmama çabaları sürüyordu.

Berkay, Direnç'in kulağına bir şey fısıldayıp ayağa kalktı. Mutlu olduğunu belli eden bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

''Sevgili kardeşler.'' yapmacık bir öksürükten sonra devam etti.

"Günün anlam ve önemini belirtmesi için Direnç Alkanlı'yı sahneye davet ediyoruz. Tamam saçmaladım gençler, hemen suratınızı buruşturmayın.''

''Berkay bugün söyleyecek misin?'' Deniz en yakin arkadasinin uzerinde söz sahibi oldugunu düsunerek dalga geçer gibi konuşmuştu.

''Sus be, söylüyoruz işte.'' ne söyleyeceğini gerçekten merak etmeye başlamıştım.

"Evet. Uzun bir süreçten sonra, sonunda başardı. Direnç'in tedavisi tam olarak bitti." bu çok güzel bir haberdi. Berkay herkesten daha mutlu görünüyordu, Direnç'ten bile. Direnç bunu başarabilmenin gururunu yaşıyordu.

"Birlikte başardık Berkay, sen olmasaydın yapamazdım. Gerçekten çok çok teşekkür ederim." ayağa kalkıp Berkay'a sarıldı. Birlikte gülerek yerlerine oturdular. Bunların sevgili olması çok yakındı, birbirlerine sarılırken bu ışığı ikisinde de gördüm. İkisinin de esmer olması, dıştan bakınca duran sert tipleriyle çok yakışıyorlardı.

Hepimiz Direnç'i tebrik ettik. Sonra Burak yerinde kıpırdanmaya başladı. Grubumuzdaki erkeklerden favori gülüşlü çocuk, Burak Doğrul. Dişleri çok düzgün, gülünce çok sempatik biri oluyordu. Zaten en çocuksu duran oydu. Tam bir babyface.

"Ben..bu sevindirici haberden sonra böyle bir şey söylemek istemezdim.'' biraz bekledi. Morali bozuk gibiydi. Yanında oturan Ecrin merakla söyleyeceklerini bekliyordu.

"Siz çok iyi arkadaşlarsınız. Gerçekten sizinle çok güzel 3 sene geçirdik." bu neydi? Çok duygusal bir konuşma olmuştu. İçinde ayrılık kırıntıları vardı sanki. Tam ayırt edememiştim.

"Biz burdan taşınıyoruz.'' ağzından kelimeler çok zor çıkmıştı. Gözlerinin dolduğunu gördüm. Aynı şekilde Ecrin'in de gözlerindeki dehşete düşme duygusunu seçebilmiştim. Gruptaki herkes kulaklarına inanamamış bir şekilde birbirine bakıyordu. Benim de içimi bir üzüntü kaplamıştı. Burak çok iyi bir arkadaştı. Fazla samimi değildik ama yine de arkadaş sonuçta. Çok saf, hiç bir şekilde art niyet taşımayan, bulunamayacak biriydi. Bu, insanı ister istemez üzüyordu.

"Ne zaman ya, nerden çıktı bu?'' Deniz fazla şaşırmış gibiydi.

"Her şey ani gelişti, ben de daha öğreneli çok zaman olmadı. 1 hafta sonra, Bursa'ya gidiyoruz.'' Ecrin hala şoktan çıkamamıştı. Gözlerini bir yere odaklamış, tek kelime etmiyordu.

"Ecrin iyi misin?'' bir süre daha öylece durdu, Burak'a sarıldı. Sessizce ağlamaya başladı.

"Şş tamam. Ağlama artık.'' Burak'ın da gözleri dolu doluydu ama erkek ya hani ağlamamalıydı. Biliyorsunuz değişmeyen kural. Erkekler ağlamaz. Biraz daha böyle duygusal bir ortam geçirdik.

DALGAKIRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin