Son Azru?

224 19 27
                                    

   Yorgunluğu anlatmak zordur, hele de laf anlamayana çünkü anlamamakta nedensizce ısrarcı olurlar. Bile istiye insanı daha fazla yormak için çaba sarf ederler, acımasız olurlar. Benim bildiğim 3 tür yorgunluk vardır, 1. ruhsal, 2. zihinsel, 3. bedensel ( Fiziksel)...

Peki hasar almak? Durmaksızın işkenceye uğrayıp tüm anıların silinmesi ne kadar acı verir? Insanı ruhsal yorar biliyoruz, işkence derseniz o da beni yorar. Hafız kayıpları bazen kalıcı olur bazende geçici, anılar silindikçe üzülürüz. 'Neden hatırlamam?' diye düşünür dururuz ama sorunun nedenini bir türlü çözemeyiz.

- : Heval uyani bu, ne edek?

Dedi başkanlarına seslenerek, önünde ki zincirle bağlı olan bedene dikkatle bakıyordu. Surat ifadesi alay ve kaygıdan ibaretti, başkan dediği teröristse yanlarına varıp ayılmaya başlayan bedene baktı. Eliyle suratını şöyle bi yokladı, tutuşu öyle sertti ki sanki önünde ki bedenden iğrenir gibiydi. Kim bilir belki de öyleydi.

Başkan : Komutan yoksa kendine mi gelisen he? Güzellik uykundan uyanıyor musun ha?

Dedi alay ederek, zincirli bedene acımasızca işkence etmişlerdi. Bedeninde kızgın demir izleri, kesikler ve iğne izleri vardı. Zar zor gözlerini araladığında midesinin bulandığını hissetti. Bu şey hem teröristlerden iğrendiği için hemde ağır kan kokusu yüzündendi. Ağır koku yüzünden istemsizce yüzünü buruşturmuştu, iyi değildi. Kafası tümden gitmişti, evet ağır bi hafıza kaybı yaşıyordu. Tek bildiği vatana bağlı iyi bir asker (binbaşı) olduğu idi. Tabi birde onunla beraber hasar alan 2 askerinin şehit olduğunu öğrenmişti. Çok üzülmüştü, yazık oldu diye düşünüp Allah'a onlar için dua etmişti.

Ne ailesini hatırlıyor, nede ismini biliyordu. Dediğim gibi tek bildiği asker oluşuydu, gerisi yoktu. Bu kalleşlerin eline nasıl düştü, tam olarak neler oldu bilmiyordu. O sadece bi patlama hatırlıyordu, hatırladığı her ansa kulağı ağır bi şekilde çınlardı. Huzursuz hissederdi, şuan ki hâline gelirsek; bir mağarada idi, eli kolu zincirle bağlıydı. Bitik haldeydi, doğru düzgün bi tedaviye ihtiyacı vardı. Bunları elinden can vermek istemiyordu, bu şekilde olmazdı. Bazen neden ölmediğini düşünüp dururdu ama ne yaparsa yapsın anlayamazdı.

Terör 1. : Heval bence bunu bırakalım, zaten kafa getmiş birşey bilmiyor. Bize zararı olamaz.

Diyince yaralı beden alayla gülerek yere baktı çünkü asıl şimdi tehlikeydi. Buradan kurtulursa, bu zincirler çıkarsa hepsini maf ederdi. Burayı bombalamayı planlıyordu. O an başka bir terörist gelerek lafa girdi, sesinde saf korku vardı. Neden mi? Çünkü askerler geliyordu, bulundukları mağaraya yakınlardı.

Terör 2. : Çolak gelenler var.

Çolak : Sarı peşimi bırakmıyor, yaşadığımı duydu ya artık hiç pes etmez.

Diyerek güldü ve yaralı komutana baktı, gözlerinde saf alay vardı. Belli ki zihninde birseyler kurgulamıştı, planı vardı. Yaralı bedense boş bi ifadeyle ona bakmıştı, bu herifi hatırlamasa bile iğrenmekten kendini alamazdı. Gerçi bu çok doğaldı, sonuçta kendisi askerken karşısında duran beden teröristti. Ikili mantıken bile düşmandı çünkü kendisi vatana bağlıyken bu kalleşler vatana düşmandı.

Çolak onun bakışlarını umursamıyordu çünkü aklında hayin planlar vardı. Bu sebeple pis pis sırıtıyordu, gözlerinde ki tehlike kendini belli ediyordu. Elbette ki elinde bulunan rehineyi kullanacaktı, sonuçta onu boş yere yanında tutmuyordu. Aren Demirkan belki patlamayla ölmemişti ama bizzat askerler tarafından öldürülecekti. Yani en azından Çolağın planı buydu, planını bozacak herhangi bi etken istemezdi. Ancak acele etmeliydi çünkü askerler geliyordu.

Kum TanesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin