14. Bölüm

400 70 66
                                    


Görev saati gelince Wooyoung'un odasına giren San onun balkonun köşesinde kendisini beklediğini görmüştü. Kendisini görür görmez de yüzü gülümsedi. Korumasına yaklaşan Wooyoung ise büyük bir beklenti ve heyecanla yerinde resmen hoplayarak yürümeye başlamıştı.

"Bahçeye gel benimle." San'ın elini tutarak kapının oraya iyice çekiştirmeye başlarken gülen yüzüyle korumasına bakıyordu.

"Korumaların içinde olursak daha çok belli etmez miyiz?" Kapıdan çıkmadan önce San sormuştu. Bir elini iki eliyle kavrayıp kendisini ikna etmeye çalışan kişiyi izliyordu.

"Sen işini yaparsın ben de havanın tadını çıkarıyor gibi gözükürüm ama birlikte başka bir ortamdaymışız gibi hissederiz. Hiç yoktan iyidir. Şimdilik bununla idare etmek zorundayım."

Tebessüm etmişti Wooyoung. Elinden geldiğince bu evin içinde yapabileceği şeyleri değerlendirip ikisi için bir tık farklı olacak şeylerin peşine düşmüştü. Belki buradan çıkınca çok daha güzellerini yaparlardı, şimdilik bunu hayal edip böyle şeylerle yetinecekti. Sonuçta bu bile kendisini mutlu ediyordu çünkü San yanındaydı.

"İşim seni takiplemek biliyorsun değil mi?" dedi San onun istediği kapıya adımlayarak onu iyice heyecanlandırırken. "Sana karşı gelemem."

"Sen benim korumamsın tabii ki odağın bende olacak. Bu yüzden zaten kimse bir şey anlamaz rahat ol."

San kaldırdığı kaşıyla ona bakarken Wooyoung'un günden güne kendi kafasına estiği gibi davrandığını fark etmişti. Çok heyecanlıydı, çok mutluydu bir şekilde bunu kendi tarafından yola çıkarak yapıyordu.

Korumasının elini bırakarak kapıyı açıp dışarıya adımladı. Şu saniyeden sonra tekrardan rol yapmaya devam edeceklerdi. Konuşmak yoktu, anlamlı bakışmalar yoktu sadece yan yana oldukları için iyi hissedecekti.

San'ın söylediği gibi kuleye hapsolmuş Wooyoung'un kendi  kendine mutlu olmak için çırpınışlarından biriydi.

Merdivenlerden indiğinde koruması da onu peşinden takip edip salona, oradan da geçerek bahçeye doğru ilerlediler. Korumalar evin etrafını çevreledikleri için onları görmüşlerdi başka da kimseyle karşılaşmadılar.

Dışarıya çıktığında San etrafta kısaca göz gezdirdi, bir sorun varmış gibi gözükmediği için rahatladı ancak tetikte olmayı da hiçbir zaman olmadığı gibi tekrardan bırakmadı.

Wooyoung bahçe koltuğuna oturunca San ellerini önünde birleştirip yanında bekleyerek her zamanki koruma görevini üstlenip işini yapmaya başladı. Onun çok yakınında durduğu için Wooyoung dirseğini koltuğa yaslayıp saçlarıyla oynarken parmakları bazen onunkilere değiyordu. Kaçamak bir şekilde flört etmeye başlamıştı.

San bir profesyoneldi, onlardan başkaları da etrafta olduğu için mimiklerini kontrol edebiliyordu. Eğer yalnız kalsalardı dudakları yukarıya kıvrılacaktı. Wooyoung'un üstündeki etkisi çok büyüktü bu San'ı da geriyordu ama yine de yenilmemeye çalışarak kendisine hakim oldu.

Birkaç dakika sonra babasının adım sesleri içeriden gelince başını ona doğru çevirdi Wooyoung. Yüzündeki ifadeyi gördüğü gibi yaydığı bedenini toparlayarak çatılmış kaşlarıyla ona baktı. Parmakları San'ın parmaklarına çarparken gördü mü diye kısaca kafasında tartsa da bu imkansızdı çünkü San'ın bedeni arada boşluk kalmayacak bir şekilde kapatmıştı, arkadan gelen kimse göremezdi.

"Wooyoung, içeriye gel."

Babası başıyla salonu işaret ettiğinde gözleri onun arkasından geçen polise ilişmişti. Onu hemen hatırlamıştı. Geçen gün yapılan operasyonda kendisine arabaya eşlik eden kişiydi. Yine bir şeyler döndüğünü anladığı için az önceki San'la flörtleştiği görüntüsünün yerine huzursuz bir ifade yerleşirken yanındaki San'a bakarak bahçe koltuğundan kalktı.

until you |woosan|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin