6. Bölüm

447 64 52
                                    


Her geçen gün daha da kendisi gibi hissetmediğinin farkındaydı. Kapattığı gözleriyle tek başına olduğu odada sakinliğe bürünürken oraya doğru gelen adım seslerini duyduğu gibi kapadığı gözlerini araladı.

Odaya giriş yapan koruması yüzünden oturuşunu düzeltmişti. Halbuki kendi odasıydı, kendi eviydi istediğini yapardı aynı günler öncesindeki gibi ama o yapamıyordu. Günden güne diken üstünde hissediyordu. Sürekli kendisini izlemesi de hiç yardımcı olmuyordu.

San odanın her zamanki durduğu köşesine geçip ona baktığında hemen bakışlarını çekti.

Yerinden kalkıp kitaplığına yönelerek okumadıklarından birisini rastgele seçip tekrardan yerine dönerek okumaya çalıştı ama başaramadı çünkü bir türlü yazılara odaklanamıyordu. Yazılanları okuyordu, sayfayı değişiyordu sadece neyden bahsedildiğini anlayacak kadar odaklanamamıştı. Birkaç sayfa sonra onu da bıraktı.

Tek çareyi yine San'la uğraşmakta bulmuştu en azından böyle durdukça oluşan ortamın garipliğini yok edebilirdi. Kendi kendine sürekli normal kalmayı tembihliyordu.

"Orada durdukça sıkılmıyor musun? İçinden şarkı falan mı söylüyorsun mesela? Özellikle ben uyurken durum daha da sıkıcı oluyordur konuşan kimse yok sonuçta."

Cevap gelmedi. Onun cevap vermesini gerektirecek kadar konuşmamış hatta ilgisini çekecek bir şey söylememiş, yapmamıştı demek ki. Hiç düşünmeden yerinden kalkıp tekrardan tam karşısına geçerken bir şeyler yapmak istedi sadece konuşturmak içindi hepsi bu yüzden gömleğine baktı ütüsünü falan inceledi.

San yerinde öylece durup kaşlarını çatmıştı. Patronunun oğlunun ne yapamaya çalıştığı, ne söyleyeceği hiç belli olmuyordu. Onun hâlâ değişik birisi olduğu konusundan da emindi.

Wooyoung heykel gibi durup kıpırdamayan adamın kravatını düzeltti, eliyle gömleğinde toz varmış da silkeliyormuş gibi yaptı. Sözlü olarak uğraşması yetmemişti sanki bir şekilde ona bulaşmanın yolunu buluyordu. İşi bitince hiçbir şey söylemeden memnuniyetle ona gülümseyerek gitmek için yöneldi.

San onu yakaladığı gibi kolunu hafifçe kavrayıp kendisine çevirerek gözlerinin içine baktı. "Ne yapmaya çalışıyorsun?"

Beklemediği tepkiyi aldığı için geri adım atmıştı Wooyoung. Gözlerini kendisine dikip bakan gözlerin ardında sinirli bir görüntü olmaması onu hiç böyle görmediğini fark etmesini sağlamıştı. Onu tekrardan kızdırıp kendisinden uzaklaştıracağını bekliyordu, bunu değil.

"Hiçbir şey." demişti.

"Emin misin?" dedi San kolunu tutmaya devam ederken gözlerini bir an olsun çekmemeye devam ediyordu.

O kadar derin bakmaya başlamıştı ki ortamın havasını değiştirdiğine yemin edebilirdi.

"Gayet eminim. Neden soruyorsun ki?"

Kolunu serbest bırakırken konuştu San. "Buraya geldiğimden beri benimle uğraşıp durdun. Şimdiyse o hallerinden daha farklı gözüküyorsun. Aklındaki ne? Beni pes ettirip kovdurmaya mı çalışıyorsun?"

Kovdurmak kısmını duyunca gülesi gelmişti tam tersi konuşmak isteyen biri neden bunu isteyecekti? Kollarını göğsünde kavuşturup dikkatle onu inceledi. "Çok düşünmüş gibisin."

"Sanırım."

Söylese miydi? İçinde bir ses söyle diye bağırıyordu Wooyoung'a. Kollarını pes etmiş gibi indirerek arkasına dönerken söylendi. "Biraz daha düşünseydin seni kovdurmak yerine burada tutmaya çalıştığımı da anlardın. Yakın olalım diyordum hatırlarsan."

until you |woosan|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin