20. Bölüm

281 57 84
                                    


Gözünü açtığında ne beklediğini bilmiyordu Wooyoung. Bedenini yataktan doğrultup önce kısa bir süre boşluğa bakmıştı. Akşam yatmadan bir sürü şeyi kafasında kurup tonla ihtimali ölçüp biçmişti. Kalbi sıkışacak kadardı bu durumu. Saatlerce uyumaya çalışıp uyuyamamış en sonunda bedeni pes edip uykuya dalmıştı.

Odasının bir köşesinde durup kendisine verdiği güvenle hızlıca uyumasını sağlayan, gözünü açtığında tekrardan güvenli bir yerde olduğunu yansıtan bir koruması yoktu artık. Aldığı darbe yüzünden kendisi inmediği sürece de onu görmek mümkün değildi. Dünden sonra aşağıda mıydı yoksa gitmiş miydi bilmiyordu.

Yatağından kalkıp banyoya girerek yüzünü yıkayıp kuruladığında hâlâ tepkisizdi. Robot gibi davranıyordu. Hissizleşmişti. Tekrardan odasına girip üstünü değiştirdi ve kapıdan çıkıp merdivenlerin başına ilerlerken ayakları duraksadı.

İki seçeneği vardı: Birincisi, gerçekten dediği gibi San gitmişse ve onlardan biriyse bununla yüzleşmesi gerekecekti. İkincisi, birazdan gidecek olduğu odada hâlâ kendisini bekliyorsa ona inanıp rahatlayacaktı. Ancak kafasında bir soru daha vardı hatta bunu üçüncü seçenek olarak bile değerlendirebilirdi. Üçüncü seçenek ise araları tekrardan eskisi gibi olacak mıydı?

Merdivenden ilk adımını attı.

San'ı yok yere suçladıysa ve o da buna alındıysa üzülecekti ama San'ın kendisini de anlayacağını düşünüyordu. Hayatını tehdit eden insanlarla aynı yerde bulunduğuna dair kanıtlı bir gerçek vardı. Kim olsa aynı şeyi düşünürdü. Omuzlarını dikleştirdi.

Attığı ilk adımdan sonra ikinciyi, üçüncüyü, dördüncüye atarak peş peşe adımladıktan sonra merdivenin sonunda derin bir nefes alıp verdi. Koridorun ucundan gördüğü kadarıyla kapısı kapalı ve sessiz duruyordu etrafta da hiç kimse yoktu. Daha fazla dayanamayarak kendisinden emin adımlarını oraya yönlendirdi. Hızlı hızlı yürüyordu. Odanın önüne gelip elini kapının kulbuna attığı gibi deli gibi çarpan kalbiyle yüzleşmek zorunda kaldı.

"Ne olacaksa olsun." Kafasında dönüp durdu bu cümle. Gerçekten de ne olacaksa yüzleşmek için hazırdı. En zor anı dün mü atlatmıştı yoksa daha zoru mu geliyordu artık bunu öğrenmeliydi.

Kapının kulbunu aşağıya indirerek kapıyı öne doğru itledi ve bir adım attı. Oradaydı. San yatakta uzanmış duruyorken kapıya bakıp onu gördüğü gibi Wooyoung'la göz göze geldi. Yataktan destek alarak her ne kadar canı acısa da oturma pozisyonunu alarak ona bakmaya devam ediyordu.

Kapıdaki adamın içindeki çocuksu heyecanı kıpır kıpır olurken bir yandan da sakin kalmaya çalıştı.

"Gitmemişsin." San'a bunu derken mutluluğundan ağlayabilirdi, sadece saklamaya çalışarak ciddi duruşunu bozmadan onu izlemeye devam etti.

"Onlardan birisi değilim." dedi San hâlâ şüpheleniyormuş gibi gözüken adama kendisini inandırmaya çalışıyordu.

Wooyoung içeriye bir adım daha atıp kenara çekilerek kapıyı arkasından kapattı.

Sessizdi, başka da bir tepki vermiyordu sadece ona bakıyordu. San'ın önünde duran dağılmış saçlarını, kısık duran gözlerini ve arada sırada kendisi sayesinde çıkan gamzelerinin bulunduğu yeri inceledi. Şüphesiyle dolup taştığı için birden uzaklaşmıştılar buna inanamıyordu. Bakışları oradan dudaklarına geldi, birkaç gün önce çekinmeden öpebildiği dudaklara bakıyordu.

Ona doğru bir adım attı.

"Olsaydım bile senin için taraf değiştirirdim her şeyi sana anlatırdım her şekilde yardımcı olurdum." San hâlâ açıklama yapmaya çalışıyordu. "Başka ne söyleyebilirim ya da ne yapabilirim ben gerçekten bilmiyorum Wooyoung. Buradayım gitmedim çünkü öyle biri değilim. Gitmem çünkü gitmek istemiyorum yanında kalmak istiyorum."

until you |woosan|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin