32. Bölüm |M|

480 50 163
                                    


Saatlerce uyuyamamış aklındaki düşünceler yüzünden yatağında dönüp durmuştu. Çok fazla senaryo yazıp oynatıyordu kafasında. Dün San'a belli etmemeye çalışmıştı ama hem onun için hem de kendisi için o kadar çok endişelenmişti ki uykusundan olmuştu.

Yan yana olduklarında bu konu üstünde düşünmemek üzere güzel vakit geçirmeyi seçmişlerdi dün. Aparatif bir şeyler hazırlayıp yedikten sonra da San gitmişti. Babası aşağıya indiğinde tek bir kelime bile etmemişi ondaki bu hali gözlemlediğinde hiçbir şey anlamamıştı.

San ona bir saat sonra almak için geleceğini haber verdiği için hızlıca banyosunu yapıp hazırlanmıştı. Aslında o demeseydi Wooyoung da aynısını söyleyip onu buraya çağıracaktı çünkü bugün San'ın doğum günüydü. Onda kalırken bunu öğrenmek için kimliğini kontrol etmişti şimdiyse aklında birtakım planlar vardı bir şekilde eve geri getirmeliydi.

Kapıyı kapatıp arkasını dönerek ona ilerlediğinde gördüğü görüntüyle afallamıştı. Adımları algılamaya çalıştığı durumla birlikte yavaşlarken ağzından bir "Oha." kaçmıştı.

San motoruyla gelmiş üstünde de deri bir ceketle durmuş kendisine bakıyordu. Altındaki kot pantolonu ve içindeki siyah tişörtle bu kombin birleşince de kalbini deli gibi çarptırmıştı.

Şaşkın şaşkın ona ilerlerken motoruna yaslanıp ellerini cebine koymuş olan San diğer elindeki kaskı bırakıp yerinden doğruldu. Yüzündeki sırıtışla kendisine yaklaşan Wooyoung'a göz kırptı.

"Naber güzellik?" Yanağından makas almıştı.

Büyülenmişti. Ağzını açıp cevap bile veremiyordu Wooyoung.

San onu süzdü, kendisine göre daha ince giyinmişti. "Seni bir yere götürmeye geldim ama sen böyle üşümez misin? Hava sıcaktı ama zamanla soğuyor o yüzden üstüne bir şey mi al-"

"San acaba sana mı gitsek? Ya da hazır benim evimdeyken içeri mi girsek? Oradaki yatağım mı daha sağlamdı buradaki mi denemiş oluruz."

Wooyoung birden onu bölünce San kalakaldı.

"Ne?"

"İçeri gel." Zaten içeriye ilerletmesi gerekiyordu bu da Wooyoung için bir bahane olmuştu.

"Bu çok büyük bir ahlaksız teklif Wooyoung. Baban duyarsa-"

"Siktir et evde hiç kimse yok. Gel hadi." Eline uzanıp avcunun içine alarak ilerletmeye çalışınca San hâlâ şaşırmış duruyordu.

"O kadar diyorsun yani?"

"Neye şaşırdın? Çok masumsun da sanki." dedi Wooyoung bahçeden onu geçirirken.

"Tabii ki masumum."

"Evet, gördük."

"O herif de evde yok değil mi?"

"Hayır yok." Şu an onun sırası değildi ayrıca her türlü kovardı bugün önemli bir gündü. "Her neyse şu an onu düşünemem sonra anlatırım."

San elini onunkinden çekmeden teslim olmuş bir şekilde yürüyordu. Önde Wooyoung arkada San ilerlerken kapıdan girip yukarıya kadar sessizce çıktılar. İkisi de heyecanlıydı, Wooyoung biraz sonra olacak şey için San ise birazdan olacağını sandığı şey için.

San'ın elini bırakarak odasına gidip hızlı hızlı hareket ederek ilerlemeye başladığında San kaşlarını çattı bu aceleci tavırlar karşısında. Onun arkasından bakarken bir şeyin önünü kapatıp sırtını kendisine dönmüştü. İçeriye adımladı iyice.

"İyi ki doğdun!" Wooyoung birden elinde pastayla, yüzünde de sıcacık bir gülümsemeyle ona döndü. "Ve işte hediyen," Saçlarının tepesine kurdeleli bir toka takıp pastayı bir elinde tutarak diğer elini açıp kendisini gösterdi. "Yani ben."

until you |woosan|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin