Dışarıda bulutlu bir hava vardı. Hava durumuna baktığımda neyseki bu gün yağmur yağmayacağını öğrenmiştim. Evin içi oldukça serindi.
Elimdeki telefonda “Emir” isimli kişiye bakıyordum. Koltukta oturmuş bacaklarımı kendime çekmiştim.
Dün teyzemle akşam onlara gidişim hakkında hâlâ düşünüyordum. Aklımda bir çok soru vardı. Mesela Emir'in babası neden öyleydi? Yemeğe çağrılmamıza rağmen tek kelime konuşmamıştı bizimle.
Ve daha da önemlisi olan, hiçbir şey yokken durduk yere Emir'in kendi numarasını telefonuma kaydetmesi ve yarın kendisini aramamı söylemeseydi. Neden özellikle bu gün? Ya da neden aramamı istiyorduki?
Telefonun camından dibi gelmiş kırmızı saçlarıma baktım. Bir an önce boyamam gerekiyordu.
Saat 11.30 olduğu için arayıp aramama konusunda kararsız kalsam da sonuçta onu aramamı isteyen o olduğu için daha fazla bekletmeden arama tuşuna bastım.
İkinci çalışta telefon açılmıştı. İyice heyecanlandığımı hissedebiliyordum. Telefon çalış ses nedense nefes alış verişimi hızlandırıyor ve beni geriyordu.
"Alo?" Kalın sesi duyduğumda biraz rahatladığımı hissettim.
"Emir, Atlas ben." Ne diyeceğimi bilememiştim.
"Heh Atlas, dur."
Kapı sesi duyduğumda bir odaya girdiğini anlamıştım.
"Hazırlandın mı?"
Kaşlarım çatılmıştı. Bana hiçbir şey söylemediği hâlde neye hazırlanmamı bekliyordu?
"Neye hazırlandım mı? Emir ben hiçbir şey anlamıyorum."
Bir kaç saniye sessizlik oluştu.
"Sen üstünü giyin, hazırlan. Ben geliyo'm şimdi tamam mı? Kapının önünden alcam seni."
Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Peki."
"Hadi Allah'a emanet." Bir şey dememe izin vermeden telefonu kapatmıştı. Sıkıntılı bir nefes aldım ve aynadan kendime baktım. Hazırlanacak bir şeyim yok gibiydi. Babamın ölüm yıl dönümü olduğu için bu günü evde geçirmeyi planlıyordum.
Üstüme Emir'in ceketini giydim ve telefonumu, cüzdanımı, anahtarımı aldım. Beş dakika sonra ayakkabılarımı giyiyordum. Kapıyı açıp merdivenlerden aşağıya indim.
Dış kapıyı açtığımda motora yaslanmış elinde telefonuna bakan Emir'i gördüm. Dış kapı rüzgardan dolayı biraz sert bir şekilde kapandığında kafasını aniden bana çevirmişti.
Üstünde bu sefer siyah tişört üstüne siyah ceketi vardı. Altında dar kot pantolonu vardı. Saatini veya boynundaki zincir kolyesini göremiyordum. Uzun süredir tıraş olmadığı sakallarından belliydi.
Gülümseyerek yanına ilerledim. "Geldim." Kısık sesle söylediğim şeye o da gülümsemişti. Biraz yana çekilip bana siyah renkteki motorunu gösterdi ve eliyle pat patladı.
"Nasıl?" Kaşlarıyla motoru işaret ederek konuştuğunda motora bakıyordum. Çok motorla ilgilenen veya anlayan biri olmadığım için alt dudağımı büzdüm ve "Güzel." dedim.
"Yeni aldım." Motoruna bakıp iç çekmişti. Ben ise bu sırada parıldayan gözlerine bakıyordum. Birden bana döndüğünde göz göze geldik.
"Bana hâlâ nereye gideceğimizi söylemedin." Sesim bir tık ciddi çıkmıştı. Ağzı aralansa da bir şey demed ve bir kaç adım atıp tam önümde durdu. Ellerini cebine sokmuştu. Dudaklarıma bakıp üst dişleriyle alt dudağını bir saniyeliğine ısırdıktan sonra bakışlarını gözlerime çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZI
RomansaGüzel Sanatlar lisesine giden Atlas ve Meslek lisesine giden Emir. - BxB içerikli bir kurgudur. -