21 - Ufaklık

3.3K 290 45
                                    

Emir'den :

Kulağımdaki telefon sonunda açıldığında Ahmet'in motorunun çalışma sesini duymuştum.

"Nerde kaldın bilader?"

"Asıl siz nerdesiniz bilader amına koyayım?"

Soğuk havada esen rüzgar titrememe sebep olurken etrafıma bakındım. Bir türlü gelememişti amına koyduğumunun malı.

"Oğlum Şahin Tepesindeyiz işte."

Cahit, Ahmet, Muhsin ve ben evimize yakın bir tepeye gelmiş biralarımızı içiyorduk. Bir saat falan olmuştu geleli. Saat gece yarısını geçmişti. Şimdiyse mahalleden kardeşimiz gibi gördüğümüz başka bir tanıdık olan Orhan'ı yanımıza çağırıyorduk.

Üstümde beyaz çizgili siyah adidas ceket, altımda yine adidas beyaz çizgili siyah bir eşofman ve yine beyaz çizgili siyah terliklerimle aşırı uyumlu görünüyordum.

Bizimkiler de yine kendilerine göre bir şey giyinmiş gelmişlerdi. Hepsi kendilerine göre bir yere oturmuş birbirleriyle muhabbet ediyorlardı.

Orhan'a yaklaşık bir dakika boyunca yolu tarif ettikten sonra telefonu kapattım ve bizimkilerin yanına döndüm.

"Savaş kim bilader ya?"

Muhsin bir tane taşa oturmuş iki elini dizinin altında birleştirmiş meraklı merakla bana bakıyordu.

Bilmediğimi belli etmek için omzumu silkip dudağımı büzdüm. "Bir tane çocuk işte." Yere bakarak ağır ağır bir kaç adım attım. "Bizden bir yaş büyük. Geçen sene sınıfta kalmış. Nehir'lerin okulundan."

Ahmet ağaca yaslanmış bir şekilde bizi dinliyordu. "Bilader böyle olacağı belliydi. Kız taa anasının amında oturuyor anasını satayım. Ne yapıp yapmadığı belli değil."

Onla göz göze geldikten sonra arkamı dönüp manzarayı seyrettim. Tüm İzmir'i görebiliyorduk burdan. İki ilçeyi birbirine bağladığı için normalde sık sık arabaların geçtiği yol şu an bomboştu.

Millet gece gece uyuşturucu bağımlısı serseriler yüzünden bu yerden geçmeye korkuyordu hâliyle. Yani bizim gibiler yüzünden... Tek fark, biz asla bedenimizi uyuşturucuya satacak kadar şerefsiz değildik.

"Tesbihin düştü."

Birden Cahit'in sesini duyunca hemen arkamı döndüm. Kaşlarıyla işaret ettiği yere baktığımda ayağımın dibine düşmüş tesbihi gördüm. Ne zaman düştüğünü fark etmemiştim bile. Cebimde sanıyordum.

Tesbihi alıp cebime geri koyarken Cahit'le göz göze gelip hemen gözlerimi çekmiştim. Geldiğinden beri ikinci ya da üçüncü defa ağzını açmıştı. Bir de durmadan garip garip bakıyordu pezevenk.

Bana bakmadığı zamanlarda da ileri doğru boş boş bakıyordu. Bir boklar olmuştu ama hadi hayırlısı.

"Oğlum o değil de Necdet'in olayını duydunuz mu len?" Muhsin piç gibi sırıtırken sorusunu sormuştu. Kim bilir yine ne olmuştu da böyle gülerek anlatıyordu.

"N'olmuş?" Dedim bitirdiğim sigarayı ayağımın altıyla ezerken. Ayyaşlar sağ olsun belediye buraya çöp kutusu bile koymuyordu. Ertesi gün çalınıp hurdacıda orda burda satıldığı için.

"Bizim taksici dayıya bıçak çekmiş amına koyduğumunun ibnesi."

Sinirle söylediği şeye karşı kaşlarım çatıldı. Bir anda bir kaç adım atıp Muhsin'e yaklaştım.

"Hayırdır oğlum hangi semtin çocuklarına sataşıyo'lar?" Gerginlikten avcumu açarak elimi havaya kaldırmıştım.

"Oğlum dur len o adam da masum değil zaten." Ahmet eliyle beni işaret etmiş ve sakin olmamı söylemişti. "Bir şey yapılcak olsa biz yapmıştık şimdiye bilader."

KIRMIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin