"Bayram ne demek dede?"
Yaşlı adam karşısında merakla ona soru soran torununa bakıp yavaşca gülümseyerek saçlarını okşadı.
"Bayram senin için Büyüklerine Saygı demek torunum, Ve tabii toplayacağın şekerler demek."
"Nasıl yani? Senin bayramın farklı mı dede? " dedi küçük çocuk merakla.
"Bazı şeyler büyümeden anlaşılmaz torunum. Büyüdüğünde daha iyi anlayacaksın." dedi sakince.
——————————————————
Yıllar sonra yeniden yadına düşmüştü dedesiyle küçük bir çocukken konuştukları, ve bu yaşında anlamıştı, bayram herkes için ayrı ayrıydı. İçindeki sıkışmaya engel olamamış, kendini evinin avlusuna atmıştı hızla. O kadar erken saatte uyanmıştı ki güneş doğmamıştı neredeyse. Ve biliyordu, ihtiyacı olan şey belliydi. Her bayram olduğu gibi ilk önce onun elini öpmeliydi. Babasının.
Ve bu onun babasız ilk bayramıydı.
Karısı onu merak etmesin diye tekrar eve girip hemen çocuklarından birinin ortada bıraktığı not defterinden bir kağıt koparmış, bir kaç cümle karalayıp masanın üzerine görüneceği gibi koymuştu.
Sabahın keskin ayazında adımları oldukça yavaştı, bir yandan acele etmek istiyordu, bir yandan ise ayakları onu geriye çekmek istiyor gibiydi. Bozkır bomboştu, kimsecikler uyanmamıştı... Henüz...
——————————————————
Duvarda asılı duran çerçevelere baktı adam henüz yaşlanan gözleriyle. Hepsi şimdi sadece birer anıydı, sofrada boş bir tabaktı bazen hatırlatan. Bazen duvardaki çerçevelerdi, çerçevelerin içindeki resimler. Artık sadece onlar sayesinde hatırlayacaktı babasını, korkuyordu da, unuturdu insan. Görmeyince, duymayınca unuturdu. Kendi babasının Nasıl göründüğünü, sesinin nasıl olduğunu unuturdu. En çok da bundan korkuyordu. Siler miydi zihni babasının sesini, siler miydi gerçekten babasının yüzünü.. Artık hatıralarda blurlu bir filigran olarak mı kalırdı babası?
Yavaş adımlarda indi evin merdivenlerinden Oturma odasında o günden sonra hiçkimsenin oturmaya dahi yeltenmediği, babasının saatlerce hint dizisi izlemek için kurulduğu koltuğa bakakaldı gözleri. O koltuk artık hiç dolmayacaktı, Bu evdeki o koku bir yerden sonra gidecekti, Her bayram temizliği biraz daha silecekti babasının kokusunu evden.
Ve sonra bakışları vitrinin aynayla kaplı kapısına kaydı, Üzerine geçirdiği boğazlı kazağı, üzerinde salaş bir hırka... O zaman gülümsemişti haline, babası öldüğünde birden değişmişti giyim tarzı, aslında bu, aynada kendi yansımasına bakmadan önce önemsediği , anlamlandırdığı bir şey değildi. Ama şimdi o yansımada görebildiği bir çok şey vardı.
Babasının gitmesiyle üzerine binen yük sadece babasının kendi ellerinde ölmüş olması değildi belki de, Kenan hep böyle olduğunu düşünmüştü, kardeşine aksini söylese de o suçluluk duygusu, o pişmanlık içinden atamadığı, zamanla bütün duyguları gibi kabuk bağlayacak bir yaradan başka bir şey değildi.
Babasını kaybedeli daha çok olmasa da yavaş yavaş babasına dönüşmeye başlıyordu aslında, şu an fark etmişti bunu. Annesinin, kardeşinin ona ihtiyacı vardı.. Ve artık evin en büyük oğlu olarak bir babaya dönüşmek zorundaydı, ailesini ayakta tutmak için buna mecburdu.
"Kenan? Oğlum?" dedi annesi yeni uyanmıştı anlaşılan.
Yaşlanan gözlerini ellerinin tersiyle hızlıca sildi Kenan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Bölümlük VeyKen Hikayeleri
FanficDizide Gerçekleşmesi Muhtemel, ya da olmayan alternatif sahneler serisi ...