"Ne içindeyim zamanın,
Ne büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında."
Ahmet Hamdi Tanpınar
*******************
Gecenin keskin soğuğu bıçak gibi kesiyordu geceyi. Üzerindeki kalın mantoya sarılıp öylece izledi önündeki manzarayı. Arabanın kasasına yaslanmış, aldığı derin nefeslerin içindeki ateşi söndürmesini beklerken, her nefesinde daha da harlanıyordu sanki o ateş. Bakışları, biraz kırgınlık, biraz yalnızlık ve özlemle yanındaki boşluğa kaydı. Yıllar yıllar önceydi. Mutlu olduğu, bu kasabaya gerçekten ait olduğunu düşündüğü zamanlar. Bir varmış, bir yokmuş. Tıpkı bir masal gibi...
Aklına dolan düşüncelerle gözlerinden süzülen yaşları sildi yavaşca. Herşey eskide kalmıştı. Heveslerini almış, eksiklerini kapatmış, sonra da artık ona gerek olmadığını anladıklarında herşey sanki hiç yaşanmamış gibi olmaya devam etmişti. Sanki bu kasabaya yeni gelen "Doktor Bey"kimliğine geri dönmüştü. Ve sanırsa hep öyle kalacaktı.
Açıkcası, bir yandan bir pişmanlık vardı içinde.En azından kendini tutabilirdi, dedesinin, amcasının yanında susabilirdi en azından. Kimsenin umrunda olduğundan değil de işte.. Susamamıştı. Daha ne olduğunu bile anlamadan söyleyivermişti uzun zamandır içinde dönüp duran o kimsesizliği. "Ben de yakışmadım zaten, yakışamadım bu aileye." daha ne diyebilirdi ki. Dese ne değişecekti?.
*******************
Herkes sanki Kenan hiç öyle bir şey dememiş gibi, yaklaşık bir 10 dakika sonra muhabbete koyulmuştu. Veysel öylece oturuyor, kimseye bir şey demiyordu. Ciritçi Abdullah'ın bakışları bir Veysel'in bir Cemile'nin üzerinde gidip geliyordu. İkisi de bembeyaz kesilmişti çünkü. Zaman geçtiğinde Taner ve ailesi dışında herkes evlerine gitmek için ayaklandığında Ciritçi Abdullah seslendi sakince.
"Veysel, sen kal. Konuşacaklarımız var."
"Tamam dede" dedi Veysel el mahkum.
Veysel'in karşısına oturmasını bekledikten sonra sordu sakince.
"Bir şey mi oldu oğlum, kavga mı ettiniz siz?" dedi anlarmış gibi.
"Pek kavga sayılmaz aslında" dedi Veysel geçiştirmek istercesine .
"Bana pek öyle gelmedi, abine de pek öyle gelmiş gibi değildi sanki."
"Aslında tamamen bir yanlış anlaşılma " dedi Taner hemen. Olayı mecburen anlattığında Ciritçi Abdullah anlayışla kafasını sallayıp derin bir iç çekti.
"Hadi, siz bizi biraz yalnız bırakın torunumla. İki hasbihal edelim." dedi sakince. Taner ve diğerleri odadan çıkarken Ciritçi Abdullah sakince Veysel'e baktı.
"Hatırlarmısın bilmem. " dedi Ciritçi Abdullah." Yıllar önce yaşanan o günü."
"Hangi günü dede?" dedi Veysel.
"Bozkırda bağıra çağıra abini aradığımız günü. Ona sarılmaya bile cesaret edemediğin hani"
Veysel anında bakışlarını kaçırmış "Hatırladım, ne olmuş?" deyivermişti.
"O gün herkes dağıldığında seninle konuşacak şeylerimiz olduğunu düşünmüş, ağıla gelmiştim, biraz dertleşiriz, belki sana bir iki nasihat veririm diye. Ramazan ile dertleştiğini gördüğümden ilişmedim size. Ama duydum. Ramazana dediklerini. "Hep bir abim olsa keşke diye dua ederdim" demiştin Ramazana.. Aklım başka zamana gitti o zaman."
![](https://img.wattpad.com/cover/353069978-288-k198776.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Bölümlük VeyKen Hikayeleri
ФанфикDizide Gerçekleşmesi Muhtemel, ya da olmayan alternatif sahneler serisi ...