BÖLÜM-41

1.1K 70 14
                                    

Beynimin içinde dolaşan milyonlarca sesten en net duyduğum şey onun sesiydi. Ne demişti sahi en son bana?

"Yapamıyorum." demişti. Yıllarca sevmişti beni, kuzeni ile beraber olduğum süreçte bile sevmişti. Fakat şimdi her şey yoluna girmeye başladığı anda yapamadığı şey neydi? Ben mi yük olmuştum ona yoksa ona olan aşkım mı fazla ağır gelmişti ruhuna. Bahane arıyordum aslında kendime. Hissettiğim acıyı bastıracak başka bir acı arayışındaydım. Bunlar değildi gitmesinin gerçek sebebi, biliyordum. Ulaş'tı. Bunca zaman sessiz kalmasından belliydi aslında ama yapamıyordum işte. Sebebi her ne olursa olsun beni bırakmazdı. Bırakamazdı. Ölüm bile ayıramazdı bizi. O kazadan sonra neler yaşamıştık ki biz şimdi ufak tefek birşey için nasıl pes edebilirdi?

Korna sesine karışan küfürler ve bir yandan da kulaklarıma dolan arama meşgul sesi çekip çıkartmıştı beni bu düşüncelerden. Başımda oluşan şiddetli bir ağrı ile gözlerimi aralarken gördüğüm ilk şey trafiği yararak giden aracın içinde olduğumdu. Gözlerimi sol tarafıma doğru kaydırdığımda Erdinç'in panik içinde aracı sürerken bir yandan da telefonu ile bir şeyler yapıyor olduğunu gördüm.

"Emir aç şu lanet telefonu!!" Sevdiğim adamın adını duymam bile yetmişti uyuşmuş olan acımı gün yüzüne çıkarmaya. Yüreğimde oluşan acıyı görmezden gelmek istedim tüm gücümle fakat tüm ağırlığı ile oradaydı. Erdinç şuan Emir'e haber verecekti ve ben ne halde olduğumu bilmesini istemiyordum. Yerimden doğrulup Erdinç'in elindeki telefonu hızlıca aldım. Ekrandaki kırmızı düğmeye basmak üzereydim ki telefon açıldı ve arabanın içinde sesi duyuldu.

"Ne var Erdinç?" Erdinç yaptığım şey ile şaşkınlıkla bana bakarken çok geçmeden merakla kaşları çatılmıştı.

"Alo, orada mısın?" Panikle başımı söylememesi için sallarken o beni görmezden gelmeyi seçmişti.

"Neredesin?" Direksiyondaki elleri sıkılaşmış ne diyeceğini bilemez halde olduğunu ele veriyordu. Emir'e söyleyip söylememekte kararsız olduğu belliydi. Söylememesi için elimi ona doğru uzatacağım sırada elimdeki kurumuş kan beni durdurmuştu. Yine kanamıştı burnum ve bu kez sevdiğim adam yüzündendi.

"Şirketteyim nerede olacağım. Adamlar gelmek üzere. Ne oldu?" Erdinç tekrar gözlerini yoldan bana doğru çevirdiğinde söylememesi için tekrar başımı salladım.

"Acil bir işim çıktı. Büyük ihtimalle toplantıya yetişemeyeceğim. İdare edebilir misin?" Derin bir nefes alarak gözlerimi sıkıca yumdum. Bilmemeliydi. Onun bunu bilmesi kadar acınası bir durum olamazdı şuan benim için. 'Onun sadece sevdiği kadın olmalıydım. Omuzlarına büyük bir yük değil.' Tekrar burnumdan kan gelmeye başlayınca refleks ile elim burnuma gittiğinde Erdinç de hızla telefonu kapatarak aracı emniyet şeritine sokup arabayı durdurdu. Cebinden çıkardığı mendili açarak burnuma tampon yaparak akan kanı mendili ile durdurmaya çalıştı.

"Ne yapmam gerekiyor? Hastaneye gidelim. Normal değil bu kadar kanaması." Annesinden dolayı böyle davrandığını ve ne kadar korktuğunu bildiğim için onu daha fazla endişelendirmek istemedim. Gülümseyerek doğrulup ona doğru döndüm.

"Merak etme iyiyim. Normal kanaması. Hastaneye gitsem de bir sürü tetkik yapılıp normal diyecekler. Kazadaki darbeden sonra damarlarım fazla hassas. Önemli birşey yok."diyerek biraz olsun rahatlamasını istedim. İşe yaramamış olacak ki telefonu eline aldığında hızla elinden alıp panikle ondan uzaklaştırdım.

"Verir misin Nehir telefonu? Madem önemli birşey yok Emir öğrense de sorun olmaz." diyerek elini uzatıp telefonu vermemi bekledi. Ona söylemek istemiyordum fakat başka türlü de onu durduramazdım. Bu yüzden pes ederek bedenimde kalan son gücü de kendime dahi itiraf etmek istemediğim cümleyi söyledim.

VazgeçişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin