Yüzünde geniş gülümsemesi ile bana doğru gelen Baran halinden hoşnut görünüyordu. Başımı utangaç bir şekilde önüme eğip üzerime giydiğim elbiseyi düzeltir gibi yaparak gülümsedim. Onun doğum günümde hediye ettiği elbiseyi giymiştim. Elbise siyah ağırlıklı fakat diğer elbiselerimde olduğu gibi renkli çiçek desenleri vardı. Elbisenin üst kısmı bustiyer tarzda kayık kol detayı lastikliydi. Göğüs kısmı ip bağlamalıydı ve bu yüzden elbiseye ayrı bir hava katmıştı. Etek kısmı kalem etek tarzındaydı. Baran'ın zevkinden şüphem yoktu fakat bu kadar zevkli olacağını da beklemiyordum.
"Çok güzel görünüyorsun." Bakışlarımı kaldırıp ona baktığımda onunda gayet karizmatik göründüğünü fark ettim.
"Siz de bir o kadar yakışıklı görünüyorsunuz Baran Bey." Gözlerinde gördüğüm parlama beni mutlu etse de bir yandan da korkutuyordu. Sadece mutlu olduğunu görmek için giymiştim ama yanlış yaptığımı anlamak geç olmamıştı.
"Hadi içeri girelim." Salona gireceğimiz sırada koridorun başında Banu, annesi ve Berrak gülüşler eşliğinde göründü. Bizi son anda fark ettiklerinde Banu'nun gözleri büyüdü.
"Ama bu elbise?" derken soran gözlerle Baran'a döndü. Annesi ise her zamanki gibi öylesine içten bakıp gülümsemişti ki sarılması da bir o kadar içtendi. Annesinden ayrıldıktan sonra gözüm ilk Baran ile Banu'ya daha sonra ise kısılmış gözlerle bana bakan Berrak'a kaydı. Bakışları fazlasıyla meydan okuyor olsa da onu pas geçip Baran'ın annesine döndüm.
"Nasılsınız Narin Hanım?" Gülümsemesi ile yüz hatlarında ortaya çıkan çizgilere rağmen öylesine güzel bir kadındı ki, gençken kim bilir nasıl görünüyordu?
"İyiyim kızım da bir vazgeçemedin şu resmiyetten. Hanım demek zorunda değilsin, içinden geldiği gibi hitap edebilirsin." Gülümseyerek başımı salladım.
Kulağıma doğru yaklaşıp"Senin yakışıklı ne yapıyor?" dedi.
Bu hareketini beklemediğim için şaşırsam da kendimi toparladım ve bende onun gibi sesimi kısık tutarak "İyi, teyzesinde şimdi. Kız kardeşim doğum yapınca oradan başka bir yere gitmiyor artık." dedim.
Karşılıklı gülüşürken Berrak'ın bakışlarındaki sinir olmuşluk duygusunu gözlerinden fark edebiliyordum. Fakat bunu takmamış ve Narin Hanım'ın Baran'ın da küçükken Banu'nun başından ayrılmadığını söyleyince gülmeye başladım.
"Bu erkekler hep aynı yani?" Başını gülerek sallarken Baran'ın bakışları bize döndü. Yine aynı şekilde bakıyordu. Fazlasıyla derin ve fazlasıyla suçlu hissettirici...
"Artık içeri geçsek, bizimkiler de gelir birazdan." Berrak'ın ses tonundan bozulduğunu anlayan Banu bakışlarını bana çevirerek sessiz fakat bir o kadar da tehtid dolu bakışlarını üzerimden ayırmadı.
"Neyse ben içeri geçiyorum, görüşürüz." diyerek hepsine başımla selam verip içeri doğru yürüdüm. İçeridekilere göz atarken Ayla ayağa kalkarak el salladı. Yanındaki boş yeri gösterip gelmemi işaret edince bulunduğu yere yöneldim.
Yanına doğru giderken sitemsizce insanları incelemeye devam ettim. Ben ondan bu kadar uzakken bu insanlar ona bir o kadar yakındı. İki yabancı bile olamıştık onunla. Koca bir hiçtik.
Ayla'nın yanına oturmamla eş zamanlı salondaki uğultu yerine sessizliğe bıraktı. Herkes ayağa kalkarken ben saklanmak istedim. Oysa bu işe meydan okurcasına başlamış ve bu salona da onlara meydan okuduğumu göstermek için gelmiştim. Şimdi neden kalbim bu nefretimin önüne korkuyu bırakmıştı. Kalbim delicesine atarken kapıdan içeri giren saçları ağırlaşmış, onu son gördüğüm halinden biraz daha kilo almış Adem TÜRKER girdi. Yanında Aykut amca da vardı. Yutkunup güçlü kalmak adına zihnimde bir anıya tutunmak istedim ama bütün dallarım bir anda kuruyup çürümüştü sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vazgeçiş
Ficção Geral"Burada olmamalısın. Karının ve doğacak bebeğinin yanında olmalısın." sesim o kadar ruhsuz çıkmıştı ki, kendi sesim bana bir o kadar yabancı gelmişti şimdi. "Onun yerinde sen olabilirdin! Neden yaptın bunu bize? Neden onu bizden aldın?" dedi. O kada...