Selam ballarım,
Nasılsınız💕
Biliyorum bölümler geç geliyor fakat işten dolayı bölümleri sadece geceleri yazabiliyorum. Bölüm bittikten sonra da düzenleme yapıp yayımlamaya çalışıyorum. İçime sinmediği zamanda silip tekrar yazıyorum. Daha fazla bekletmemek adına hemen yayımladım.😇
Yorumlarınız ve desteğiniz için çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız 🌹
Keyifli okumalar dilerim,
________________________________________
Radyoda çalan bir şarkının içinde kayboluyorum... Araladığım camının arasından esen Haziran esintisi yüzümü yalarken gözlerimi zihnimi görebilmek adına kapattım. Kaybolmuştum. Ne yapmam gerekiyordu bilmiyorum. Eve gidene kadar kulağıma nüfus eden ses Ulaş'ın sesinden başka bir şey değildi. "Sana Nehirden uzak durmanı söylemiştim, Baran!" Neden bunu demişti? Neden o adam kuzeni için beni uyarma gereği duymuştu.
Ruhumun yorulduğunu hissedebiliyordum tüm bu sorunların içinde. Bir taraftan Baran'ın sakladıkları, bir yandan Banu'nun Berrak ile hayatımı nasıl mahvettiğini ve Ulaş... Ulaş'ın benden bu kadar nefret ederken neden hayatıma müdahale etmeye çalışıyordu? Oysa tek istediğim şey sevdiğim adam ve sevdiğim adamın tıpatıp kopyası olan minik adam ile bir ömürdü. Sonunda ise her şeyi kaybetmeye mahkum olacaktım.
"Geldik abla." Gözlerimi yavaşça açıp dikiz aynasından bana bakan tahmini yirmili yaşlardaki gence baktım. Çantamın içindeki cüzdanımı çıkarıp ücreti ödeyerek taksiden indim. Daha fazla zaman kaybetmemek adına kapının önüne gelerek zile bastım. Kapıyı açan annem her zamanki merhametli bakışları ile gülümseyerek sarılırken bu sıcaklıkta kaybolmak istiyordum.
"Erkencisin kızım."
"Baran Bey, akşam gideceğinizi öğrenince erken çıkmamı söyledi. Siz ne yapıyorsunuz?" dedikten sonra kollarının arasından çıkıp salona doğru yürüdüm. Babam televizyon izliyor, Tuğçe ise mutfakta bir şeyler hazırlıyordu. "Hoş geldin kızım."
"Hoş geldim babacığım. Çocuklar nerede?" diyerek yanağına öpücük bırakıp etrafa bakındım.
"Uyuyorlar kızım." Gülümseyerek mutfağa geçip Tuğçe'ye yardım etmeye başlamıştım.
"Şirkette durumlar nasıl ." Elindeki biberleri ince ince doğradığını görünce bende kabuğu soyulmuş mantarları ince ince doğramaya başladım.
"İyi, düzenimi oturtmaya çalışıyorum, hala eksiklikler var." Doğradıklarımı tabağa döküp dolaptan tavayı, üzerine döktüğüm zeytinyağı ile beraber ocağın üzerine koyup altını açtım.
"O gelmiyor değil mi?" Bir an gözlerim hala bir şeyler doğrayan Tuğçe'ye kaydı. Kısaca "Hayır." diyerek tavuk göğsünü hazırlamaya başladım.
"Babam senin için endişe diyor." Bakışlarım ona kaydı. Ne demek istediğini biliyordum fakat bu konuyu daha önce konuştuğumuz halde hala bu şekilde devam etmesi beni üzüyordu.
"Anlıyorum fakat bu zamana kadar nasıl idare ettiysem onlar gittikten sonra da idare edebilirim. Hem yalnız değilim sende varsın." diyerek Tuğçe'yi ikna etmeye çalışsam da içimde sakladığım korkuyu o dile getirmişti.
"Ama o zaman Ulaş ortalıkta yoktu." Haklıydı. O zamanlar korkum yoktu. Sadece kimsesizliğim vardı. Şimdi ise Ulaş'ın onu benden alma ihtimali beni kahrediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vazgeçiş
Ficción General"Burada olmamalısın. Karının ve doğacak bebeğinin yanında olmalısın." sesim o kadar ruhsuz çıkmıştı ki, kendi sesim bana bir o kadar yabancı gelmişti şimdi. "Onun yerinde sen olabilirdin! Neden yaptın bunu bize? Neden onu bizden aldın?" dedi. O kada...