Bölüm-11

27.2K 1K 205
                                    

Hayat tesadüflerle doludur deriz her zaman. Aslında her tesadüf birbirine bağlı olan kaderlerin bir nevi buluşma bahanesiydi. İki kişinin kaderleri kesişiyorsa hayat bir bahaneyle -ki biz ona tesadüf olarak adlandırıyoruz- o kişileri bir araya getiriyor. Adının Erdinç olduğunu öğrendiğim adamın söylediğine şaşırmam gerekiyordu fakat bunca olan şeyden sonra pek de inanılmaz gelmiyordu.

İlgilendiğim konu nedeniydi. Sonunda ortaya çıkacak neden ise beni korkutuyordu. Bu kadar yakın olmak iyi değildi. Bu yüzden aramızdaki mesafeyi arttırdım.

"Demek ki herkesten kolay etkilenen bir karakterin varmış fakat zaman kavramında sıkıntı var. Ne zaman karşılaşmış olabiliriz ki?"

Derin nefes alarak düşünür gibi yaptı. "Sanırım siz Ulaş ile yeni yeni sevgiliydiniz. Berrak'la okuduğumuz üniversite bizi Uludağ'a götürmüştü. Aynı anda sizin üniversite de sizi götürmüş. O zaman gördüm seni."

"Ulaş yüzünden ilgini çekmiş olabilir miyim?" Gözlerimi gözlerine dikerek yalan söyleyip söylemediğini anlamaya çalıştım.

"İmkanı yok. Ulaş'ı tanıyan ben değil Berrak'tı. " Duyduğum ile gözlerim şaşkınlık ile büyüdü.

"Anlamadım, Berrak onu nereden tanıyordu?" diye sorduğumda küçük bir çocuk gibi dudağını büzdü. Bu biliyorum ama sana  söyleyemem demek oluyordu.

Dans etmeyi bırakıp, kalabalıktan uzaklaşarak öğrendiğim şeyi sindirebilmek için kalabalığın arasından hızla uzaklaştım. Masadaki çantamdan telefonumu alarak lavaboya girip aynanın karşısında yansımama bir süre bakakaldım.

"Birbirlerini o zamandan beri tanıyorlardı." Nefesim kesildi. Bu gerçek bedenimdeki tüm kanın çekilmesine neden olmaya başladı.

"Pardon bana mı söylediniz?" Başımı sağa sola sallayarak zoraki bir şekilde gülümseyip çıkmasını bekledim. Makyajını tazeledikten sonra çıktığında kimse kalmamıştı. Yalnızdım.

Bazı şeyleri sindirmek zaman alıyordu. Zihnimizde geçmişimiz ile bu günümüz çarpışırken ağır yaraları sadece kalbimiz alıyordu. Sonunda kazanan yoktu. Sadece kaybedenler vardı. Tıpkı şu an aynada gördüğüm kadındı. Zaman geçtikçe bana yabancılaşan görüntüm de kaybedenlerden biriydi. 

En güzel çağımı ayakta kalma mücadelem ile bitirmiştim. Genç kız olamadan bir kadına dönüşmüştüm daha 21 yaşında. İş bulma yolunda olacağım yaşımda ilk hastane yolunda, daha sonra ise ailemin öğrenmesi ile İstanbul'a gelip ayakta kalma savaşına başlamıştım. Koskoca 4 yıl... Şimdi ise 4 yılda ayağa kalkan o kadını devirmeye çalışıyorlardı ama buna asla izin vermeyecektim. Elimi sertçe lavabonun kenarına vurup dışarı çıktım. 

Koridorda yankılanan müziğin sesine ayak seslerim eşlik ederken telefonum çalmaya başladı. Arayan Baran'dı.

"Efendim Baran?"

"Nehir neredesin?"  Hala içeride olduğu müziğin sesinden anlaşılıyordu.

"Hava almam gerekiyordu. Geliyorum hemen, sen beni masada bekle." diyerek telefonu kapatıp adımlarımı hızlandırdım. Yaklaştıkça müziğin sesi uğultu olmaktan kurtulmuş daha canlı duyulmaya başlamıştı. Koridorun sonunda kalabalık ile beraber bana doğru gelen Ulaş göründü. 

'Sakin ol Nehir. O sana gelmiyor. Yanından geçip gidecek.'  diyerek kendimi avutmaya çalıştım. Heyecanlanmanın ne yeri ne de zamanıydı. Bu yüzden gözlerimi boş bir duvara bakıyormuşum gibi bir yere sabitledim. İşte tam o an da kendimi avuttuğum gibi olduğunu düşünmüştüm ki bir anda avucu bileğimi kavrayarak beni peşinden sürüklemeye başladı.

VazgeçişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin