"Tebrikler, hamilesiniz." Öyle boş gözlerle bakıyordu ki Nehir, karşısındaki doktorun ne demek istediğini ilk başta anlayamamıştı. Olması imkansız bir şey değildi, fakat evlenmeden hamile kalmış olmasını ailesine nasıl anlatabilirdi. Ailesi her ne kadar anlayışlı, her zaman onu her konuda desteklemiş olsa da bu sefer ona sırtını bile dönebilirdi. Eli farkında olmadan karnına gitti. Tuğçe ona dehşet içinde bakarken o sevdiği adamın çocuğuna hamile olmanın mutluluğunu hissetmeye başlamıştı.
"Kaç haftalık?" diyebilmişti sonunda olayın şokunu ve duygu karmaşasından sıyrılarak. Doktor güvenilir sonuç için ultrason gerektiğini söyleyince Tuğçe ile beraber ultrason odasına girip doktoru beklemeye başladılar.
"Bunu nasıl olabilir? Annemlere ne diyeceğiz şimdi abla? Peki ya Ulaş abi, babası hastayken bu konuda ne yapacak?" Nehir, Tuğçe'nin endişesini anlayabiliyordu. Ulaş'ın babası 1 haftadır yoğun bakımdaydı ve neredeyse 2 haftadır babasının rahatsızlığından dolayı ne görüşebiliyor ne de konuşabiliyorlardı.
"Tuğçe biliyorum endişeleniyorsun ama Ulaş'ı biliyorsun. Eminim o halleder, nasıl olsa zaten evlenmeyecekmiydik? Babasının hastalığından dolayı ertelenmişti zaten tanışma faslı." dediğinde içeri giren Doktor Hanım ile sustu. Oturduğu yerden kalkıp sedyeye uzanarak karnını açtı. Doktor elindeki jeli karnına sürdükten sonra ultrason makinesinin ekranını açarak jel sürdüğü yerlerin üzerinde Prob'u gezdirerek rahmi ekrana yansıttı.
"İşte bakın, bebeğiniz şurada görünen küçük nokta. Şu an da 1 mm. tohum büyüklüğünde ve yaklaşık 4 haftalık." İki kardeş şaşkınlıkla karşılarında duran küçük noktaya dalıp gittiler. "Mide bulantınız ve halsizliğiniz de bundan kaynaklanıyor. Eş zamanlı olarak iştahsızlığınız da artabilir. Çok iyi beslenmeniz gerekiyor. Bir kaç vitamin yazıyorum size." Nehir'in mutluluk ve korku ile harmanlaşan duyguları ile gözünden bir damla yaş aktı. Bu an hayatının dönüm noktası olacağından habersiz...
Hastaneden çıktıktan sonra ikisi de fazlasıyla düşüncesiydi. Ailesine ne diyeceklerdi. Babası her zaman bir torunu olsun isterdi fakat bu şekilde olması hoşuna gitmeyecekti. Bir kaç gün olanları düşündüler fakat Tuğçe okuluna dönmeden bu işi halletmek istediği için sonunda Nehir'i ikna ederek , Ulaş ile buluşmalarını ayarlamıştı. Her şeyi yoluna sokacaklarını düşündükleri anın, felaketi getireceğinden habersizdi.
Nehir, Ulaş'ın babasının hastalığı için beklemek istese de daha fazla saklayamazdı bu güzel haberi. Tuğçe'nin de ısrarı ile Ulaş'ı arayıp buluşmaları gerektiğini söyledi. Ulaş'ın sesi o kadar kötü geliyordu ki, bu güzel haber onun keyfini yerine getireceğinden emindi. Buluşacakları yere geldiğinde Ulaş ondan önce gelmiş, düşünceli bir şekilde akan suyu izliyordu. Nehir sessizce yaklaşıp arkasından boynuna sarılarak yanağına kocaman bir öpücük bırakıp yanına oturdu. Yüzündeki o aptal gülümsemeyi bir türlü atamıyordu ve Ulaş'ta birazdan onun gibi olacaktı, biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vazgeçiş
Narrativa generale"Burada olmamalısın. Karının ve doğacak bebeğinin yanında olmalısın." sesim o kadar ruhsuz çıkmıştı ki, kendi sesim bana bir o kadar yabancı gelmişti şimdi. "Onun yerinde sen olabilirdin! Neden yaptın bunu bize? Neden onu bizden aldın?" dedi. O kada...