Bahar her ömrün dönüm noktasıdır. En azından ben hep öyle düşünmüştüm. Ya son bahar misali yaprak yaprak dökülürdü her bir parçamız ya da ilk bahar gibi filizlenirdi tüm o kayıplarımıza rağmen umutlarımız. Ben ilk baharda yaprak yaprak kayıplarımla eksilirken, sonbaharda tomurcuklanıp çiçek açan umutlarımla yoluma devam etmiştim. Şimdi yine bir sonbaharın ortasındayım. Erdinç'in ulaştırdığı video sonbaharın büyüsünü tekrar hatırlatmıştı bana. Artık gelecek güzel günler için biraz daha umut filizlenmişti ruhumda. Bir elimde sevdiğim adamın eli, diğerinde ise canımdan can olan minik oğlumun eli hayat denilen o uzun yolda beraber yürüyebilecektik. Artık nereyi aramamız gerektiğini biliyorduk. Tekirdağ... Ulaş'ın herkesten gizlediği o ev.
"Haklıymış. Tekirdağ'dan bir ev almış şirket. Hem yatırım amaçlı olduğu için hem de kirada olduğu için gözümüze hiç çarpmadı ama kiracılar temmuz ayında apar topar çıkarılıp yine aynı semtte olan başka bir eve yerleştirilmiş." Yiğit'in araştırması ve ulaştığı sonuç ile sıra plan yapmaya gelmişti. Aslında aklımdaki plan belliydi fakat Emir'in bunu kabul etmeyeceğini bilmek sessiz kalmama neden oluyordu. İlginçtir ki Erdinç de benimle aynı şeyi düşünmüş ve dile getiren kişi olmuştu. Elbette ki Emir'in cevabı netti.
"Asla olmaz! Nehir'in onun yanına gitmesine izin vermem. Bir kez daha zarar görmesini oturup izleyecek değilim." Baran'ın da ona katılması işi daha fazla çıkmaza sokuyordu.
Kısa süren tartışma sonucu nefes almak için bahçeye çıkıp ahşap koltuklardan birine oturmuş ve karanlığa gömülmüş olan gökyüzünü izlemeye başlamıştım. Kısa süre sonra Emir yanıma gelip dizime başını koyarak günlerdir dalamadığı uykusuna dalmıştı. Ailem ve hayatımda bir şekilde var olan kişiler şimdi oğlum için seferber olmuştu. En çokta dizimde uyuyan adam, kendi acısını bir kenara bırakmış tam anlamıyla oğlunu geri almak için her şeyini feda edecek olan çaresiz bir babaya dönüşmüştü. Uras'ın videoda Emir için söyledikleri kelimeler Emir'i öylesine etkilemişti ki, çaresizliğine daha güçlü bir duygu serpilmişti. Pes etmeksizin onu bulana kadar devam edeceğini biliyordum. Bu ona daha fazla aşık olmam için yeterli değil miydi? Bir adama en fazla ne kadar aşık olunabilir diye düşünürken, en fazla dediğim anda daha fazlası oluyordu. Daha fazla ve daha derinlere işliyordu bu aşk. Eğilip dağılmış saçlarını dudaklarımı bastırıp içime hapsetmek ister gibi kokusunu içime çektim. Geri çekilip yüzünü incelerken parmaklarımı saçlarında gezdirmeye başladım. Ona öylesine kapılmıştım ki omuzlarıma düşen battaniye irkilmeme neden olmuştu."Korkma benim. Üşürsünüz diye üzerinize bir şeyler getirdim."
"Teşekkür ederim." diyerek Erdinç'in omuzlarıma bıraktığı battaniyeyi çekip Emir'in üzerine örttüm.
"Şanslı piç, ne olacak." Bunu gülerek söylemesi, cümlesinde herhangi bir art niyet olmadığını gösteriyordu. Düşünüyorum da kutlamada Baran yanımdayken ki Erdinç ile Emir'in yanında olan Erdinç öylesine farklıydı ki hangisi gerçek oydu anlamak zordu.
"Ona piç deme." Omzunu silkerek sağımdaki tekli ahşap koltuğa oturup başını bulutların arkasında saklanan yıldızlara kaldırdı.
"Bu sefer seni hak eden biriyle olman güzel."
"Erdinç." Gökyüzünde gezinen gözleri merakla bana döndü. "Neden bana böyle davranıyorsun?"
"Nasıl?"
"Böyle işte... İyi, düşünceli. Yani neden bana yardım ediyorsun?" Başını utanırcasına önüne eğdirip güldü. Merakla gözlerimi ondan ayırmadım. Bu sefer gerçekten bunun cevabını öğrenebileceğimi biliyordum. Öyle de oldu.
"Çünkü anneme benziyorsun." Anlamayan gözlerle ona bakmaya devam ettim. Annesiyle ne gibi bir benzerliğim olabilirdi ki?
"Nasıl yani?" Başını yerden kaldırıp bana bakarak devam etti. Bu sanki normal bir şeymiş gibi bahsetmeye çalışsa da bunun onu ne denli derinden etkilediğini titreyen göz bebeklerinden görebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vazgeçiş
Ficción General"Burada olmamalısın. Karının ve doğacak bebeğinin yanında olmalısın." sesim o kadar ruhsuz çıkmıştı ki, kendi sesim bana bir o kadar yabancı gelmişti şimdi. "Onun yerinde sen olabilirdin! Neden yaptın bunu bize? Neden onu bizden aldın?" dedi. O kada...