Bölüm-24

24K 1K 171
                                    

Hayal ile gerçek arasındaki en büyük ayrım neydi?

Biri gözlerini açmadığın sürece var olurken, diğerinde gözünü kapatmış olman bile yaşadığın anı değiştiremezdi. Bu yüzdendir uykuya düşkünlüğümüz. Kabuslarına rağmen güzel şeyler görmek umuduyla kapatırız göz kapaklarımızı. Tıpkı şu an kapalı olan gözlerim gibi. Yüzümdeki ellerini hala hissedebiliyordum. Oradaydı. Yanlış olan şey dudaklarımda hissettiğim baskıydı. An be an baskı azalırken gözlerimi açma isteğime karşı gelmem zorlanıyordu.

"Nehir..." Adımı fısıldarken hissettiğim şey çok farklıydı. Bu duygu tüm bedenime yayılırken ona bakmaktan korktum. "Bana bak." Yapamazdım, bu bir rüyaydı."Lütfen." Acıyla çıkan sesi ile gözlerimi açıp ona baktım. Ona baktığımda kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Yüzüm yanarken, ellerim buz tutmuştu. Kalbim delicesine atarken soluduğum hava yetmiyordu sanki.

"Ben az önce, yani sanırım hayal gördüm."

"Hayal değildi." Başka bir an olsa söylediğim şey yüzünden benimle dalga geçebiliriz fakat yüzündeki ciddiyet daha önce görmediğim cinstendi.

"O zaman sen..." diyemedim. Bunu nasıl dile getirebilirdim ki?

"Evet, seni öptüm." Bunu öyle kolay söylemişti ki, bir an sorunun bende olduğunu düşünmeye başlamıştım. Kesik kesik aldığım nefes onun kokusuyla doluydu. Başım dönmeye başlamıştı artık.

"Neden?" Nefesimi tutup vereceği cevabı beklerken içten içe o kızı sevdiğini hatırlattım kendime.

"Çünkü buna ihtiyacım vardı." Aklım daha fazla karışmaya başlamıştı. Zaten bana bu kadar yakın ve bu kadar derin bakarken sağlıklı düşünemiyordum.

"Ne için?" diye sorduğumda gözlerini gözlerimden çekip anın şaşkınlığı ile aralık kalan dudaklarıma indirdi.

"Tekrar beni arkanda bırakıp gidersen, peşini bırakmayacağımı bilmen için. Eğer bunu bilirsen, yani birinin senden vazgeçmeyeceğini bilirsen gitmenin bir işe yaramayacağını anla diye. Daha önce de yaramadığı gibi."

"Daha önce mi? Yani o kız da olduğu gibi mi?" Bir anda tüm ciddiyeti yok olmuş ve yerini kahkahası odada yankılanarak yerini doldurmuştu. Yanlış bir şey mi söylemiştim? Gülmesi ile kaşlarım çatıldı. "Komik bir şey mi dedim?" Başını evet anlamında sallayınca sinirlenmeye başlamıştım. "O zaman bana da şöyle bende güleyim."

"Senin güleceğini sanmıyorum." Ellerimi belime koyarak karşısına geçip ona kafa tutmaya çalıştım.

"Nedenmiş? Bu kadar çok güldüğüne göre bende gülebilirim." derken boy farkımızdan dolayı kafa tutmamın işe yaramayacağını anlayınca koltuğa oturup ellerimi birbirine bağladım. Yaptığım elbette çocukça bir davranıştı fakat ona gayet normal bir soru sormuşken bu şekilde dalga geçmesi sinir bozucuydu. Önümde diz çökerek tekrar ciddi haline geri döndü.

"O kız sendin."

"Ne?"

"Sevdiğim ve unutamadığım kız sendin." Dünya kendi etrafında dönmeyi bıraktı. Akrep yelkovanı kovalamayı bıraktı. Düşünme yetimi kaybettim. Gözlerime kilitlenen gözlerine ruhum çekilmeye başladı. Az önce ne demişti? O kız ben miydim? "Sana gülmeyeceğini söylemiştim."

"Na-nasıl? Ben Ulaş-" derken cümlenin devamını duymak istemezcesine sözümü dudaklarıma götürdüğü parmakları ile kesti.

"Ondan önceydi."Anlamamıştım. Anlamadığımı oda fark etmişti. "Sen Ulaş ile sevgili olmadan önce tanıyordum seni. Ondan önceydi."

"Peki neden daha önce söylemedin?" Sustu. Etrafa bakınırken bunu nasıl söyleyeceğini kestiremedi.

"Sonra. Şu an değil." dediğinde karşı çıkamadım. Az önce yaşadığım şey öylesine fazla gelmişti ki kalbime, tüm bedenim yanıyordu sanki. O da konuşmak istemeyince yerden kalkıp yanıma oturarak bana döndü.

VazgeçişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin