Merhabalar ballarım💕
Bölüm geç geldi ve bölümün yeterince uzun olmadığının farkındayım. İşlerimin yoğunluğu ve ailevi nedenler yüzünden bir türlü kendimi bu bölüme veremedim. Bu bölümü ikinciye yazıyorum ve belki bölümün akışını bozmadan bir kaç düzeltme ile değiştirebilirim. Sizi daha fazla da bekletmek de istemediğim için yayımladım. Söz veriyorum bir sonraki bölüm daha uzun ve güzel olacak. 💫
İyi okumalar 💕
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Unutmak gerekirdi bazen. Unutmak her şeyi iyileştirirdi. Sanki o yarayı hiç almamışcasına devam etmen de hiç bir sakınca yokmuşcasına... Bu tıpkı küçükken attığımız her adımda yere düşüp kan içinde kalan dizlerimiz için dakikalarca ağlamamıza rağmen gün geçtikçe bu acıyı unuttuğumuz gibi. Peki şimdi o acının nasıl bir şey olduğunu hatırlıyor muyuz? Oysa o acı yüzünden avazımız çıktığı kadar ağlamamışmıydık? Şimdi de düşüyoruz. Dizlerimizden çok kalbimiz kan revan içinde kalıyor. Hem de bu acı küçüklüğümüzdeki gibi fiziki değil. Oysa ki görünürde hiç bir şey yok. Peki neden bu acıyı unutamıyoruz? Zaman aynı zaman. Acı yine aynı acı...
Peki ya sen? Sen o küçüklüğündeki sen misin? Sırf düştüğün ve sırf canın çok yandığı için yürümekten koşmaktan vazgeçmeyen o küçük çocuk musun? Ben yine o küçük kızım. Tüm canımı yakmasına rağmen, canını yakan adama hala ilk günki aşk ile yanıp kavrulan kadınım. Ne düştüğüm için yürümekten, ne de hayatımı mahvettiği için o adamdan vazgeçebilmiştim.
Şu an yine sayısız kez gördüğüm kabusumun tam ortasındaydım. Yine aynı koyuluğa ulaşmış irisleri öylesine öfke doluydu ki birazdan dudaklarından dökülecek o sözleri tahmin etmek zor değildi.
"O benim karım lan karım! O benim doğacak çocuğumun annesi, senin aksine çocuğuma hayat veren kadın. Onu böyle bir şey ile itham edemezsin!" Titreyen bedenime söz geçiremezken dudaklarımdan kelimeler tüm hayal kırıklıklarım ile dökülüverdi.
"Bende hayat verdim! Ben ona kıyamadım. Sen bana ve bebeğime kıydın ama ben ona kıyamadım! Sen o kadınla yuva kurarken, günden güne o kadına aşık olurken ben günden güne oğlum sayesinde sana olan aşkımı sana hissettiğim tüm nefretime rağmen yaşattım. Allah kahretsin be!" Daha nice kelimeler düğümlendi boğazımda. Hepsi de canımın acısına ortak olurcasına isyan ediyordu.
"Sen bana yalan söyledin?" Nefretle harmanlaşan gözleri bu sefer dehşetle büyüdü.
"Sen ona kıyamayacağımı bilmeliydin. Sana olan aşkımın büyüklüğünü bilmeliydin." Hıçkırıklarımın geçmesini beklemeksizin devam ettim içimde yıllardır tuttuğum her isyana. "Sen beni hiç sevmedin, değil mi? Bu yüzden benden bu kadar kolay vazgeçebildin."
Bu sefer beni susturan şey ne hıçkırıklarım ne de boğazıma düğümlenen kelimelerimdi. Bu sefer Berrak'ın gülen yüzü susturmuştu beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vazgeçiş
General Fiction"Burada olmamalısın. Karının ve doğacak bebeğinin yanında olmalısın." sesim o kadar ruhsuz çıkmıştı ki, kendi sesim bana bir o kadar yabancı gelmişti şimdi. "Onun yerinde sen olabilirdin! Neden yaptın bunu bize? Neden onu bizden aldın?" dedi. O kada...