Merhabalar,
Biliyorum, sizleri çok bekletiyorum. Bu süreçte sabırla bekleyip, sürekli destekçim olduğunuz ve yalnız bırakmadığınız için hepinize tek tek teşekkür ederim. Birbirimizi tam olarak tanımıyor olsak da inanın her birinizin varlığı bana mutluluk veriyor. Gerek Berrak ve Ulaş'a kızmanız, gerek Nehir ve Emir'i desteklemeniz ve en önemlisi Uras'ımızı böylesine güzel sahiplenip, sevmeniz öylesine güzel ki. Hepiniz çok özel ve çok güzelsiniz. Sizi çok seviyorum, iyi ki yollarımız bir şekilde karşılaştı. Şu zor günlerde kendinize dikkat edin.
Evde kalın, sağlıklı kalın, bizimle kalın...
🦋❤
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Uğultu... Beynimin içinde dinmek bilmeyen, kalbime bir bıçak darbesi gibi derinden işleyen o sızı... Her bir sızı beraberinde başka bir duyguyu da beraberinde getiriyordu. Gözlerimi aralanırken oluşan acı kalbimde hissettiğim acının yanında küçük bir sivri sineğinin iğnesinin habersizce tenimizle buluşmasında oluşturduğu his gibiydi.
"Uras..." Sayıklarken görüş acım hala bulanık olsa da yatağın hemen yanındaki siluetin kardeşime ait olduğunu anlayabilmiştim.
"Ablacığım, iyi misin?" İyi miydim? Hatırladığım son anın bir rüya olmadığının bilincindeydim. Bunu netleşen görüş açımda kardeşimin yüzünde gördüğüm o duygu geçişiydi.
"Uras, Ulaş onu benden aldı. Onu geri almam lazım." derken doğrulmak için kafamı yastıktan kaldırdığım anda sızlayan başım, gözlerimi acıyla yummama neden olmuştu. Kalkmama engel olarak kollarımdan tuttu.
"Kalkmaman gerekiyor abla. Lütfen, bak başından darbe almışsın, dikkat etmen gerekiyor kendine."
"Umurumda değil! Bana ne olduğu umurumda değil, anlıyor musun? Oğlum şu an o adam ile beraber ve ben oğlum onunlayken burada duramam! Onu almam gerekiyor!" derken kollarımı tutan ellerinden kurtulmak için ne kadar çabalasam da yorgun düşen bedenim direncini kaybetmişti.
"Ablacığım, anlıyorum ama sakin olman gerekiyor. Bu şekilde onu geri alamayız. Hem bir şey yapmadığımızı nereden çıkardın? Yiğit ve Emir iki gündür gece gündüz demeden Uras'ımızı bulmak için İstanbul'un her yerini talan ediyorlar. Hem polis de her yerde Ulaş'ı arıyor."
"İki gün mü?" Beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Ben burada mışıl mışıl uyurken oğlum o adam ile beraber iki gün mü geçirmişti?
"E-vet." Buradan çıkmam gerekiyordu. Panikle kolumdaki serumu çıkarıp Tuğçe'yi kendimden uzaklaştırdım. Yerimden kalkamadan içeri giren çelimsiz fakat giydiği önlük ile doktor olduğu anlaşılan adam ile göz göze geldik.
"Uyanmışsınız, kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"
"Ben neden iki gündür uyuyorum?"
"Geldiğinizde bilinciniz kapalıydı. Başınıza gelenlerden ötürü yakınlarınızın da izni ile size sakinleştirici vermek zorunda kaldık." Sinir , uyuşmuş tüm hücrelerimi tekrar harekete geçiriyordu. Gözlerimi Tuğçe'ye çevirdim.
"Bakma bana öyle abla. Babamın isteğiydi. Bizim evde Alya ile beraberler. Lütfen sakin kal ve konuşalım, olur mu?" Kardeşimin gözlerinde gördüğüm korku şuan ki durumumun ne denli kötü olduğunu ele veriyordu. Emir, Yiğit ile beraber 2 gündür Uras'ı arıyordu. Bu gerçek beynimde yankılanıp durdu. Üstelik polis Ulaş'ı arıyordu. Titremeye başlayan bedenime inat gözlerin donuktu. Bir yere sabitlenmiş beynimde yankılanan o ses ile büyük bir harbe hazırlıyordu kendini. Yerimden yavaşça kalkarken doktor da Tuğçe de endişeliydi. Ne demişti? 'Sakin kal.' Sakin kalmalıydım. Sakin kalmalıymışım. Sakin-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vazgeçiş
Fiksi Umum"Burada olmamalısın. Karının ve doğacak bebeğinin yanında olmalısın." sesim o kadar ruhsuz çıkmıştı ki, kendi sesim bana bir o kadar yabancı gelmişti şimdi. "Onun yerinde sen olabilirdin! Neden yaptın bunu bize? Neden onu bizden aldın?" dedi. O kada...