Yeni bir gün, yeni bir başlangıcı getirebilir miydi? Herşeyin eskisi gibi olabileceği, ailen ile beraber tüm kötü günleri geride bırakabileceğin yeni bir başlangıç... Bu düşünce ile tüm gece heyecandan uyuyamamıştım. Uras ile öğlen işe uğrayıp daha sonra Tuğçe'lere geçmeye karar verdim. İşler bugün için bekleyebilirdi. Heyecanla yataktan kalkıp sıcak bir duşun ardından güzel bir kahvaltı hazırlamaya başladım. Yumurtanın pişmesini beklerken pankekleri tabaklara yerleştirdim. O arada Uras gözlerini ovalayarak mutfaktan içeri girdi.
"Günaydın bebeğim." diyerek başına öpücüğümü kondurdum. Esneyerek minik kollarını bana sardığında kucağıma alarak uyku mahmuru yüzüne baktım.
"Günaydın anneciğim." Başını omzuma yaslayarak uyumaya devam etmeye çalıştı.
"Aşkım kahvaltı hazır sayılır, hadi yüzünü yıkayalım." Kucağında mırıldanırken söylediği şey anlaşılmıyordu. Lavaboya girdiğimde Uras'ı yere indirerek ayakta kalması için kendine gelip gözlerini açmasını bekledim. Daha sonra çeşmeyi açıp elimi suyun altına sokup çıkararak yüzünü yıkadım.
"Anne, bu gün kyeşe neden götüymedin?" Havluyla yüzünü kurularken "Çünkü bu gün dedenler gelecekmiş onları görmeye gideceğiz." dedim. Omuzlarından tutarak arkasına döndürüp onu mutfağa yönlendirip sandalyeye oturttum. Kaynayan sudaki yumurtaları çıkarıp, soyduktan sonra birini Uras'ın diğerini ise kendi tabağıma koyarak kahvaltı yapmaya başladık.
"Meyve suyundanda iç." Bardağı alıp ona içirirken Ulaş'ın dedikleri aklıma geldi. Neden aldır dedikten sonra bu kadar takılmıştı ki? Sonra aklıma partide söylediği o söz aklıma geldi. 'Seni gördüğüm son yer kürtaj olduğun yer olmamalıydı.' Kürtaj olmak için gittiğim hastaneye Tuğçe ile gitmiştim. Ona kıyamayınca ağlayarak çıkmış olsam da o anı çok iyi hatırlıyordum. Kesinlikle o orada değildi. O günden sonra bir hafta bile geçmeden nişanlanmıştı. Hemde gözlerimin önünde tüm alkışlar eşliğinde... O gün film şeridi gibi gözlerimin önünden geçerken yaptığım kahvaltıdan hiç bir şey anlamasam da Uras'ın doyması ile masayı toplayıp sonra hazırlanmış ve iş yerime gitmiştik.
Binanın kapısındaki görevli Mehmet abi Uras'ı çok severdi. Yanında kalması için ısrar edince, yukarıda pek işim olmadığı için Uras'ı onun yanında bırakıp hızla asansöre bindim. 2. kata çıkana kadar çantamda teslim etmem gereken evrakları çıkardım. Açılan kapıdan dışarı adamımı attığımda Emre bey ile karşılaştık.
"Merhaba Emre bey bende sizin yanınıza evrakları teslim etmek için geliyordum.Çıkıyor musunuz?" Garip bakışları içimi ürpertmişti. Çenesini sıvazlayarak başını salladı.
"Evet, çıkıyordum ama önemli değil. Odama geçelim. Seninle konuşmam gereken bir konu var." Emre bey önden yürürken odasına kadar arkasından onu takip ettim. Odasına geçtiğimizde kapısını kapatıp masasının yanındaki tekli deri koltuğa oturdum. Elimdeki dosyayı masasına koydum.
"Bu hafta portföyüme eklediğim ve kiraya verdiğim evlerin kontratları var." Başını düşünceli bir şekilde başını sallayarak çenesini tekrar sıvazladı. Genelde bu hareketini canı sıkkınken yapardı. "Sorun ne Emre bey."
"Sen Ece hanımın eşi ile mi görüştün?" Ulaş'ın buraya geldiğinden haberi yoktu anlaşılan. Fakat böyle şeylere karışan biri değilken bunu sorması garipti. Emre bey nasıl olduğundan ziyade işin sonucuna bakardı. İş haricinde soru soran birisi değildi.
"Evet de sorun ne?" Sıkıntılı bir şekilde soluyarak çekmecesinden bir kaç evrak çıkararak uzattı. "Bunlar ne?"
"Çıkış evrakların. Bu günden sonra bizimle hiç bir şekilde bir bağın kalmasın. Portföyündeki müşterilerini de istediğin birine devret." Beynim uyuşuyordu sanki her cümlesinde. İşten kovulacak ne yapmış olabilirdim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vazgeçiş
General Fiction"Burada olmamalısın. Karının ve doğacak bebeğinin yanında olmalısın." sesim o kadar ruhsuz çıkmıştı ki, kendi sesim bana bir o kadar yabancı gelmişti şimdi. "Onun yerinde sen olabilirdin! Neden yaptın bunu bize? Neden onu bizden aldın?" dedi. O kada...