Bir kurtuluş yolu aradım durdum hayatımın en ucra köşelerinde. En karanlık çıkmaz sokaklara girip kaybolmak istedim. Kimsenin bulamayacağı bir zaman diliminde de olmam yeterli gelirdi bana. Bu hayat sanki bana ait değildi. Ben hariç herkes yönlendirmiş ve bir insanın başına gelebilecek en kötü oyunları üzerime oynamışlardı sanki.
Ben her şeyden habersiz yaşarken, tanımadığım insanlar hayatımı mahvetmek adına ellerinden geleni fazlasıyla yapmıştı. Bu da yetmemiş gibi geçmişte bana yaptıkları kötülüğü onlara yaptığımı söyleyerek haketmediğim yüzlerce kelimeyi sıralamışlardı önüme.
Peki şimdi ne olacaktı? Kime güvenecektim? Bir insan ya tanıdıklarına güvenirdi, sırf tanıyor olduğu için ya da tanımadığı insanlara güvenlerdi, hakkında hiç bir şey bilmedikleri için. Ben çok tanıyorum diyerek bekaretimi verdiğim adam tarafından zarar görmüştüm. Hiç tanımadığım insanlar tarafından hayatım mahvolmuştu. Peki ben kime nasıl güvenecektim?
'Sana da güvenmemem mi gerekiyor Baran? Sende benim canımı, kız kardeşin, çocukluk aşkın ve kardeşim dediğin arkadaşın gibi canımı yakarsan, ben nasıl kaldırırım bunu?'"Nehir, iyi misin? Neden öyle bakıyorsun?" Endişe ile harmanlaşmış yüzüne daha dikkatli baktım. Belki de oda canımı yakmak için hayatımda yer alıyordu. Bu yüzden Ulaş'ı tekrar hayatıma sokmuştu. "Nehir, bir şey söyleyecek misin korkutuyorsun beni?" Bir şey demek gelmiyordu içimden. Arkamda duyduğum ses ile bedenimdeki tüm kanım çekilmişti sanki.
"N-nehir?" Ağır çekimde ilerledi zaman. Öyle yavaş dönmüştüm ki Banu'ya bu zamana kadar ondan işittiğim tüm ağır kelimeler alevlenip küle döndü.
'Gurursuz, aşağılık bir kadın. Şimdi anladım o gün partide Uras'ı neden gizlediğinizi. Ulaş'ı böyle mi tavlamaya çalışıyordun? Aynı anda da abimi elinde tutmak için böyle numaralar... Anlamadığım şey neden bunu bile bile ona yardım ediyorsun abi!!!"
"Niye? Sen de haklı olduğumu biliyorsun! Evli ve hamile bir kadının kocasını elinden almaya çalışan bir kadın o! Ne o Ulaş'ı elde edemeyince abime mi yöneldin? Lan kadınlığından utanmıyorsan Uras'tan utan! Sen var ya annelerin yüz kara-"
Her şeyi duyduğumu anlamıştı. Gözlerinde onları duyduğum için mi pişmanlık vardı yoksa söylediği tüm o kötü sözler için mi benden özür diliyordu bilmiyorum. Umurumda da değildi açıkçası.
"Senin burada ne işin var?" Berrak'ın sorusu da umurumda değildi. Şu an umurumda olan tek şey Banu'nun hak etmediğim halde bana sarf ettiği sözlerin ona karşılık nasıl döneceğiydi. Eskiden olsa üzülürdüm ama gel gelelim ben eski Nehir değildim. İçime dolan bir öfke vardı. Hak etmediğim hayata ve tanımadığım bu insanlara karşı dolup taşan bir öfke...
'Andım olsun ki herşeyi öğrenip, yaptıkları her şeyin hesabını hepsine tek tek soracağım.' Sırf benim değil Uras'ın da hayatını daha doğmadan elinden alıp ona babasız bir hayat vermişlerdi.
"Özür dilerim." Banu gözlerinde yaşlarla bu iki kelimeyi sarf etse de artık hiç bir önemi yoktu. O artık benim için intikam alınacaklar listesinin başında yer alıyordu.
"Ne oluyor? Nehir delirtme beni bir şey söyle!" Derin bir nefes alarak Baran'a döndüm.
"Bir şey olmadı. Hadi gidelim." diyerek yanından geçip gittim. Bu sessizliğimin ardında bir fırtına kopacaktı. Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı. Hiç bir şey!!!
***
"Bıraktığın için sağol, görüşürüz." diyerek elimi kapının kulpuna uzatarak tutup açtım. İneceğim sırada Baran kolumu kavrayıp inmeme engel oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vazgeçiş
General Fiction"Burada olmamalısın. Karının ve doğacak bebeğinin yanında olmalısın." sesim o kadar ruhsuz çıkmıştı ki, kendi sesim bana bir o kadar yabancı gelmişti şimdi. "Onun yerinde sen olabilirdin! Neden yaptın bunu bize? Neden onu bizden aldın?" dedi. O kada...