Ve işte yeni bölüm!
Birkaç günlüğüne şehir dışına çıkıyorum arkadaşlar, gitmeden önce bölüm eklemek istedim. Yeni bölüm, Salı ya da Çarşamba günü gelecek. Bölüm ithafı, uzun zamandır desteğini esirgemeyen arkadaşlarımızdan ruveydafankafa için. Ve bu bölüm, oldukça heyecan dolu. Dolayısıyla vote ve yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum. Lütfen, ama lütfen desteğinizi esirgemeyin. Sizler ne kadar destek olursanız yeni bölümlerimiz o kadar çabuk gelecek. Keyifli okumalar. :)
Üzerinde kırmızı elbisesi, at kuyruğundan kurtulan asi doğal kahverengi saçları ve yanaklarıyla burnunu hafifçe kaplayan çilleriyle Nil, baharın getirdiği güzel kırmızı gülleri suluyordu. Çocukluğundan beri en sevdiği şeylerden biri bahçenin bakımını üstlenmek, bir diğeri de ata binmekti. Çok, ama çok yalnız büyüyen bir çocuk olmuştu her zaman. Onunla ilgilenen bakıcılarını saymazsa aile üyelerini hiçbir zaman görmeyen bir çocuktu o. Evin geçim kaynağı nereden geliyor, neden annesi, babası ya da abisi onunla ilgilenmiyordu; bilmiyordu.
Tek bildiği, hayatını yapayalnız sürdürdüğüydü.
Onunla ilgilenen bir ebeveyni hiç olmamıştı.
Korhan ve onun işkencelerini saymazsa tabii.
Bir de...
Ah, bunu artık düşünmesi bile yasaktı! O kişinin adını asla ama asla anamazdı. Eğer onun adı Nil'in ağzından duyulursa ikisi de ölürdü. Çevresindeki kişiler bunu hiçbir zaman öğrenmemeliydi.
En azından plan, mükemmel işleyişini sürdürüp sonlanana dek.
Gül fidanlarını elindeki hortumla sularken her şeyin öğrenilmiş olma ihtimali karşısında ürperdi. Ve sonra tuhaf bir şey oldu. Önce bir koku burnuna doldu; misk kadar büyüleyici, cennet kadar huzur vericiydi bu koku. Aynı zamanda, hemen ardında birinin varlığını hissetti ve irkilerek geri çekildi. O an, bir şeye bastığını fark edip korkuyla karışık ileri doğru bir adım attı ve ardına döndü.
"Ah!" dedi adamın sesi. "Biraz daha dikkatli olsana! Ayağımı hissetmiyorum."
Nil, kalbinde naralar atan ve henüz bedenini terk edemeyen lanet korkuyla derin bir nefes aldı. "Sen! Senin burada ne işin var!"
Kaan, yüzünü buruşturdu. "Bitkilerin DNA'sına merak sardım da bahçede inceleme yapıyordum. Salak mısın kızım, hava almak için çıktım!"
Nil, öfkeyle kaşlarını çattı. "Söyler misin, bu kocaman bahçede dolaşmak için bula bula benim arkamı mı buldun! Senin benim yakınımda ne işin var, sapık!"
Kaan, şaşkınca kaşlarını kaldırırken öfkeli bir kahkaha attı. "Yok artık, şimdi de sapık mı oldum? Önce ayağımı ez, sonra da bana hakaret et. Siz kadınların kendini bir şey zannetmek konusunda ciddi bir takıntısı var."
Nil, dişlerini sıktı ve küfür etmemek adına gayret gösterdi. Bu adamın ne kadar çapkın olduğunu az çok öğrenmişti birlikte çalışmaya başladıkları şu günlerde. Adam, yanında dişi sinek görse sarkacak potansiyeldeydi ve Nil, kendini bu adamdan korumalıydı. Bir sürü derdi varken başına bir de bu adamı bela edemezdi.
Kaşları çatıldı. "Bana bak Kaan, bana bir daha beş metreden fazla yaklaşmaya kalkarsan seni mahvederim!"
Adam, alayla gülümsedi. "Öyle mi?" Ve bir adım atarken genç kızın neredeyse burnunun dibine giriyordu. "Yaklaştım işte, şimdi ne olacak?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masumiyet
General FictionBirden uyandım. Odamın içine vuran ay ışığı, bunun çok kötü bir kâbus olduğunu haykırıyordu bana. Kan ter içinde doğrulmaya çalıştım beni her gece cehenneme iten yatağımdan. Ben düşüncelerimin içine karışırken, birbirine girmiş saçlarım da ellerime...