Desteğiniz için teşekkür ederim, benim güzel okuyucularım! Şu sıralar hikayeye devam etmek konusunda ciddi sıkıntılarım olduğunu bilmelisiniz, bölümün geç gelme sebebi buydu. Yeni bölümü Umut ve Elvan'a ayırmak istedim, özlediğinizi düşünüyorum. Bu bölüm jadenincadisi nickli arkadaşımıza! Keyifli okumalar. :)
"Senin bir katil olduğunu biliyorum Elvan, her şeyi biliyorum."
Onca zorluğa göğüs geren zavallı zihnim, sevdiğim adamın kurduğu bu ağır cümlenin anlamını pekiştiremedi. Ne diyordu Umut? Neyi öğrenmişti?
Benliğim onlarca parçaya bölünürken bir kez daha titredi dizlerim. Dermansızlığım gözlerime vurdu, gözyaşlarım özgürlüğünü ilan etti bir kez daha. Kalbim yeniden dörtnala koştu, fakat bu kez nedeni sevdiğim adama olan yakınlığım değildi. Ağzım konuşmak için açıldı bir kez daha, ama dilim lal oldu yine. Canına ot tıkamak istedim yeniden bu dünyanın. İstedim ki bir daha nefes almayayım, dursun hayat. Tüm bu savaş, bu çilekeşlik dursun.
Fakat tüm yapabildiğim yavaşça geri çekilip onun acı dolu maviliklerine bakabilmekti.
"Umut..." dedi fersiz kalmış dilim.
O ise sessizce bekliyordu kendi idamımı anlatmamı. İnsan, kendi ölümüne sürüklenişini nasıl anlatırdı? İnsan, kimsenin bilmemesi gereken sırtına bindirilmiş bu dağ gibi sırları nasıl dökerdi en sevdiğine? Peki, ya ben nasıl anlatırdım ona?
"Lütfen..." dedim titreyen sesimle sessizce. "Bunu isteme benden."
Gözleri çaresizce kapanırken köşeli çenesindeki bir damar belirginleşmişti. Dişlerini öyle sıkıyordu ki kırılmalarından korktum. Ne diyeyim ki ben sana Umut? Senin o sevdiğin kadından ben çoktan vazgeçtim, kirlettim onu! Senin o öpmeye kıyamadığın kadını ben öldürdüm çoktan! Senin masum sandığın kadın masumiyetin tırnağı bile olamaz Umut, anlasana!
"Konuş!"
Gözyaşlarımdan önümü bile göremiyordum. "Yapma bunu bana."
"BUNU BİZE SEN YAPTIN ELVAN, SEN!" diye kükredi.
Tutmayan dizlerimin bağı, işte buraya kadar dayanabildi. Ben çaresizce yere çökerken o önümde dağ gibi dikiliyordu. Bir dağ gibi güçlü, kuvvetli, tereddütsüz... Biliyordum, benden geriye kalan her şeyi yok edecekti.
Beni, sevdiğim adam bitirecekti.
Yavaşça çömeldi ve gözlerime baktı. Gözyaşlarımı silip yutkundum. "Bilmediğin öyle çok şey var ki Umut... Bunu bize ben yapmadım."
"Her şeyi biliyorum Elvan ve sen, bu olanların en büyük suçlususun. Bunu nasıl yaparsın? Güçsüzü oynayıp saklanmak yerine bana gelmeliydin."
Ona bakıp kaldım. Yılların öfkesi ciğerlerime dolarken her biri kahkahalarımla yansıdı Umut'un kulaklarına. Haberi var mıydı çektiklerimden? Madem her şeyi biliyordu, neden hiç gelmemişti? Birini sevdiğini iddia etmek kolaydı, önemli olan onun için savaş verebilmekti. Neden gelmemişti, o da mı hayatımdaki diğer erkekler gibi korkaktı?
"Sen..." diye tısladım. "Sen ne yapabilirdin ki? Sadece bir psikologsun."
Güldü. "Psikolog olabilirim, ama seni çok sevdim. Canım pahasına korurdum seni! Ölürdüm senin için! Ama sen... Gittin kendini o Ayaz denilen herifin kollarına attın, sonra kendini Korhan'ın kurbanı yaptın! Kucağında küçücük bebeğini babasız büyütmek yetmezmiş gibi ellerini defalarca kana buladın!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masumiyet
General FictionBirden uyandım. Odamın içine vuran ay ışığı, bunun çok kötü bir kâbus olduğunu haykırıyordu bana. Kan ter içinde doğrulmaya çalıştım beni her gece cehenneme iten yatağımdan. Ben düşüncelerimin içine karışırken, birbirine girmiş saçlarım da ellerime...