Merhaba arkadaşlar, bilgisayarım bozulduğu için bir süre bölümler geç gelebilir. Üniversite nedeniyle ailemin yanında olamadığım için de bu büyük bir sıkıntı. Şimdilik oda arkadaşımın bilgisayarından yazıyorum bölümü, hızlıca yazdığım için içime pek sinmedi. Lütfen, vote ve yorumlarınız ile bölüm hakkındaki görüşlerinizi belirtirseniz çok sevinirim. Keyifli okumalar.
*
7. Bölüm
Kızımı kollarıma aldığımda, -yeniden- benden mutlusu yoktu belki de. En azından onunla olduğumda yalnız hissetmiyordum, o henüz beni anlayacak kadar büyümemiş olsa bile. Canımın canıydı o. Bu dünyada benden geriye kalacak olan tek şeydi. Ve annesi, onlarca kişinin kanıyla kirletilen ellerini hiçbir şey olmamış gibi onun melekler tarafından kutsanmış bedenine uzatmış, ona dokunuyordu.
Bu düşünce tuhaf bir şekilde midemi bulandırdı ve ben defalarca yaptığım gibi kendimden iğrendim. Kızımın gözlerine baktım o an. Benim hissettiklerime inat, damaklarında beliren 6 adet minik dişini göstermek istercesine gülümsüyordu. Erva, hayatımda gördüğüm en tatlı bebekti. Beni ne zaman görse gülerdi benim minik kızım.
"Yine daldın." Dedi Korhan. "Ne düşünüyorsun?"
Düşüncelerimin odağını iç savaşımdan çekip çıkardım. Ona baktığımda koyu renkli kaşları çatılmış, kahverengi gözleri tamamen bana odaklanmış görünüyordu. Dudak büküp omuz silkmekten başka çarem yoktu, Korhan beni asla anlamazdı.
Tepkime karşılık, kollarını göğsünde kavuşturup bana ve bebeğime doğru birkaç yavaş adım attı. "Bazen Erva'ya bakıp dalgın dalgın ne düşündüğünü çok merak ediyorum. Bu kıza bakınca ne gördüğünü anlayamıyorum."
Gülümsedim. "Anlayamazsın, Korhan. Anlamazsın."
"Neden?" Dedi. "Neyi anlayamam? Tek istediğim sensin, seni anlamak istiyorum ama sen izin vermiyorsun bana."
"Beni anlamana ihtiyacım yok." Dedim tek nefeste. "Bunun için çok geç kaldın. Daha en başında beni anlasaydın bu paradoksun içine düşmezdik."
Dudaklarını sımsıkı kapattı ve gözleri halının desenlerine hapsoldu. İşte, bu da başka bir Korhan'dı. Onu benim kadar iyi tanıyan biri, onun mutlaka psikolojik yardıma muhtaç olduğunu bilirdi. Bu adamda çoklu kişilik bozukluğu olduğundan şüpheleniyordum. Bir insan nasıl ateş püskürdüğü bir andan sonra bir kuzu kadar sessiz ve sakin olabilirdi ki?
"Haklısın." Dedi en sonunda. "Seni anlamalıydım, ama kendimden başka bir şeyi düşünmediğim için yakıp yıktım, değil mi? Hata üstüne hata yaptım. Seni, kardeşim dediğim adamı, hatta Erva'yı bile üzdüm. Belki de idamı hak ediyorum."
Erva'yı kendime sıkıca bastırıp tamamen ona döndüm. "Başını nereye çarptın sen?"
Buruk bir gülümseme verdi bana. "Bazen aklım başıma geliyor diyelim."
Kaşlarım istemsizce havalandı. "İşte bu çok ilginç, geri gelmez diyordum ben."
"Geliyor işte." Dedi, sonra dönüp mutfağa yürümeye başladı. Durup başını çevirdi ve: "Kahve?" dedi.
"Olur." Dedim kısık bir sesle.
Ve sonra az önce kalktığım koltuğa kızımla birlikte otururken Korhan'ın evinin defalarca incelediğim erkeksi dekorasyonunu yeniden gözden geçirmeye başladım.
*
Uzun zamandır hiç yapmadığım bir şeyi yapmak mutluluk veriyordu. Hatta daha önce hiç yapmadığım bir şeydi bu, öyle ki mutluluktan kalbim patlayacak gibi oluyordu. Kızımı, canım kızımı parka götürmüştüm. Ve yanımda ilk kez Korhan ya da onun adamlarından biri yoktu. Korhan'ın buna nasıl izin verdiğini bilmiyordum, belki de Faysal Güngör cinayetinin Umut tarafından ifşa edilme ihtimalinin beni ne kadar gerdiğini, yorduğunu bildiği için kendince bana destek olmak istemişti. Sebebi neydi, bilmiyordum. Bilmek de istemiyordum, çünkü kızıyla gezintiye çıkmak her annenin günlük hayatta kimseden izin almadan yapabildiği en doğal şeylerden biriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masumiyet
Ficción GeneralBirden uyandım. Odamın içine vuran ay ışığı, bunun çok kötü bir kâbus olduğunu haykırıyordu bana. Kan ter içinde doğrulmaya çalıştım beni her gece cehenneme iten yatağımdan. Ben düşüncelerimin içine karışırken, birbirine girmiş saçlarım da ellerime...