18. Bölüm: "Kılıç'ın Gücü"

211 19 51
                                    

Sürpriz! Yeni bölümün bu kadar erken gelmesini beklemediğinizi biliyorum, ama dayanamadım. Bu bölüm öğreneceklerinize çok şaşıracaksınız ve ne tepki vereceğinizi çok merak ediyorum. Lütfen, vote ve yorumlarınızı esirgemeyin. Bu bölüm, benim için çok önemli. @sedaklncr bu bölüm sana. :)

Keyifli okumalar.




Ellerim titriyordu.

İçimde senelerdir misafir ettiğim istenmeyen o korku duygusu tüm benliğimi sararken boğazıma oturan yumruları sayamadım. Ne istiyordu bu adam benden? Kocam dediğim, bir zamanlar saçımın teli için isyan çıkaracak olan o adam benden ne istiyordu? Bir zamanlar "Ayaz" dediğim adam, şimdi Azrail olmuştu. En son yatak odama girdiğinde gördüğüm, yıllardır ölü bildiğim kocam...

Zihnimde beliren birçok olasılık vardı, fakat bunların hiçbiri iyi bir sonuca varmıyordu. Kızımı bir daha göremeyeceğimi, onu alıp gideceğini mi söyleyecekti? Umut'tan ayrılmamı ve eski hayatımıza geri dönmemizi mi söyleyecekti?

Ne diyecekti bu adam bana?!

"Güzelim, sakin ol," dedi Umut anlayışlı bakışlarını bana yöneltirken. "Ne olursa olsun, seni üzmesine izin vermem."

"Biliyorum," dedim ona gülümsemeye çalışarak, fakat iç sesim olanları onun da engelleyemeyeceğini söylüyordu bana.

Tuttuğum soluğu bıraktım ve evin kapısını çaldım. Sağ elim, Umut'un elindeydi. Her ne olursa olsun, bu eli bırakmayacağıma söz verdim. Kapıyı genç bir bayan açtı ve hiçbir şey söylemeden bizi içeri yönlendirdi. Ben önde, sevdiğim adam arkada; kaderimize doğru yola düştük.

Ve salonun orta yerinde, bizi ayakta bekleyen kaderimizle yüzleştik.

"Hoş geldiniz," dedi bakışları birbirine kenetlenmiş ellerimize takılırken.

"Hoş bulduk," dedi Umut.

Bense gerginlikten adamın yüzüne bile bakamıyordum. Bunun yerine evi incelemeyi seçtim. Ayaz, başına gelenlerden sonra sanki ateşten ya da yangından korkmadığını haykırır gibi evin bu açıdan görebildiğim her yerini ahşaptan yaptırmıştı. Mobilyalar klasik tarzdı, fakat öyle görkemli ya da süslü bir evi yoktu. Aksine, çok az eşya vardı. Sanki her an taşınabilir gibi.

Sanki her an gidebilirmiş gibi.

Her an ölecekmiş gibi.

Kirpiklerimi kırpıştırarak kendime geldim, iki adamın da dikkati benim üzerimdeydi.

"Hoş bulduk Ayaz." diyebildim.

Alaycı gülümsemesini görebildim. Evin içi karanlıktı. Neden ışıkların açılmamış olduğunu anlayamasam da eliyle yönlendirdiği çift kişilik koltuğa oturdum, Umut da yanımdaydı. Ellerimiz hala ayrılmamıştı.

Ayaz da karşımızdaki koltuğa oturup rahatça arkasına yaslandı. Onun için her şey öylesine kolaydı ki... Ne de olsa korkudan -evet, korkudan- çatlamak üzere olan o değildi.

"Elvan, korkuyor gibi görünüyorsun," dedi pürüzsüz sesiyle.

Tek kaşım tepki olarak kalktı. "Bunu da nereden çıkardın?"

Yüzünün görebildiğim tarafı, dudaklarındaki sırıtış ile gerildi. "Eskiden korktuğunda benim elimi tutardın."

Sözler, ortama bomba etkisi gibi inerken, Umut ile aramızdaki ilişkiyi onaylamadığını bir kez daha anlamış oldum. Konuşmam gerekiyordu. Ona adı üstünde, eskiden bunu yaptığımı ve o zamandan beri çok şeyin değiştiğini söylemem gerekiyordu. Kocam olan Ayaz'ın beni bırakıp gitmeyeceğini, bana iki yıl boyunca o işkenceyi çektirmeyeceğini söylemek istedim. Karşımdaki bu Azrail denilen adamın bana karışmaya hakkı olmadığını söylemek istedim, fakat tüm takatimi yitirmiştim.

MasumiyetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin