22. Bölüm: "Ölüm"

157 16 6
                                    

Uzun bir bölümle sonunda sizlerleyim. Sağlık sorunlarım nedeniyle geç gelsem de bu bölüm, bölümün adı gibi oldukça "ölüm" kokan bir bölüm oldu. Bir sonraki bölüm, her şey bitecek. Finale de az kaldı. Sizden isteğim, ben bu kadar emek harcarken bunu karşılıksız bırakmamanız. Neredeyse birkaç kişi dışında HİÇ KİMSE yorum yapmıyor, okunma sayısına göre oylama sayısı da oldukça düşük. Lütfen destek olun arkadaşlar, eminim siz de aynı durumda olsanız böyle düşünürdünüz. Bir yıldıza basmak ve birkaç kelime yazmak bu kadar zor olmamalı.

Keyifli okumalar.




Kaşından oluk oluk akan kana inat gözlerini kapatmadı Kaan. Hükümdar diye adlandırılan bu pislik herifin sonunun yakın olduğunu o da biliyordu çünkü. Hiç korkmamıştı ondan, korkmayacaktı da. Kendi pisliğinde debelenip yakın zamanda Tahtalıköy'ü boylayacaktı Korhan ona göre. Ardından bir an bile duraksamadan koşacaktı Nil'in yanına ve bir daha korkmasına neden olacak hiçbir şeyi birkaç kilometre yakınına bile yaklaştırmayacaktı.

"Şimdi ne yapıyorsun? Korkuyor musun?" diye fısıldadı iç sesi, sanki Nil onu duyabilecekmiş gibi.

Ardından burnuna isabet eden yumruğun acısıyla inledi. Buradan çıkamasa bile kendini Korhan'ın karanlığında kaybetmesine engel olan tek şey Nil olmuştu birdenbire. Neden böyle olduğunu anlayamasa da bu duygunun hoşuna gidiyor oluşu aşikardı. Öyle tatlı, güzel ve iyi yürekli bir kız; Korhan gibi bir adamın kardeşiydi işte.

Nasıl böyle zalim olmuştu hayat?

Ellerini oturduğu sandalyenin arkasına bağladıkları iplerin arasından kurtarmak için çabaladı. Kemerinin arasına sıkıştırdığı küçük çakıyı alabilirse ipleri kesmek kolaylaşacaktı, fakat kemerine uzanabilmek için ekstra bir efor sarf etmek gerekiyordu, zira kanaması öyle fazlaydı ki gözlerinin önünde ara ara kendisine sırıtarak yumruk atan, bazen de karşısında öylece dönüp duran Korhan'ın üzerinde gri noktalar belirmeye başlamıştı. Öyle halsiz düşmüştü ki parmaklarını zor kıpırdatıyordu genç adam.

Gözlerini Korhan'dan alıp bedeninde ufak bir hasar tespiti yapmak isteyerek bedenine çevirdi. Karnından ince bir çizgi şeklinde boşalan kanı görebiliyordu. Elleri arkasından bağlanmış olmasa onları karnına kompres yapmak için kullanabilirdi. Kurşunlardan biri de kolunu sıyırıp geçmişti, fakat orada bulunan yara çoktan kabuk bağlamış ve kanamayı da kesmişti.

"Ne oldu Cellat? Yoksa satırını mı kaybettin?" Küçük bir kahkaha attı Korhan. "Süt dökmüş kedi gibisin."

Kaan, alayla gülerken ona cevap bile vermedi. Nil ve onu kıstırdıklarından bu yana yarım gün gibi bir süre geçmiş olmalıydı. Aslında şimdiye dek kan kaybından ölmüş olmalıydı, fakat şanslıydı ki yaranın dış yüzeyi pıhtı tutmuştu. Tek umudu, şu an kemerinde bulunan o minik vericiydi. Zira Kılıç'ın onu sadece bu şekilde bulabileceğini biliyordu.

Ve bir yumruk daha.

Burnundan boşalan kan, Kaan'a nefes aldırmazken çehresini inatla ifadesiz tuttu. Onu dövmemesi için Korhan'a yalvarmayacaktı, ona istediğini vermektense ölürdü.

"Hala söylemeyecek misin lan it!" diye tısladı Korhan.

"Senin gibi sevdiğim insanlara zarar vermem ben, bunu yapacağıma ölürüm daha iyi." diye karşılık verdi genç adam.

"Ulan seni!" diye tısladı Korhan ve tam Kaan'ın üstüne yürüyecekken bir adamının sesi onu durdurdu. "Abi, işine karışmak gibi olacak ama eğer biraz daha devam edersen adam ölecek. Çok kan kaybetti."

MasumiyetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin