Arkadaşlar, normalde yeni bölüm dün gelecekti biliyorum. Gecikme için özür dilerim, bölümü biraz daha uzattım telafi niteliğinde olabilmesi için. Yorumlarınız ve vote veriyor olmanız beni çok mutlu ediyor, lütfen desteğinizi esirgemeyin. Keyifli okumalar. :)
*
Şimdiki Zaman
Yatakta uzanırken geçmişin kirli anılarından sıyrılmaya çalıştım bundan öncesinde de defalarca yaptığım gibi. Ayaz’ın olduğu anılar hiçbir zaman kirli ve lanetli olamazdı benim için. O adama gerçekten çok değer vermiştim ve dürüst olmam gerekirse Umut ile Erva dışında sevdiğimi düşünebileceğim üçüncü kişi olmuştu o. Duygusuz kalbimi evlendikten sonra bile kimsesiz bırakmamış, Umut’a olan aşkımı bildiği halde tüm duygularıyla sahiplenmişti beni. Kim, bunu hangi adam yapardı ki? Hangi adam sevdiği kadının başka bir adamı sevdiğini bilmesine rağmen hırçınlaşmadan onu tatlı dokunuşlarıyla kendine ait kılardı? Belki de hiç kimse.
Belki de Umut bile yapamazdı, bilmiyordum.
Ayaz, öyle değerli bir adamdı ki o büyük aşkıyla kalbime taht kuramasa da her gün minnetle onu hatırlamama neden oluyordu. Bu yalnızlık ve hayal kırıklığı parçaları yüreğimi acıyla doldururken belki de iyi şansın getirdiği tek şeydi o kaderime. O adam bana sahip çıkmasa kaybolurdum. Belki de bir sokak köşesinde, kim olduklarını bilmediğim kirli adamların defalarca bedenimi istila etmesinden sonra açlık ve susuzlukla kendimi öldürmeye karar verirdim. Bir gün beni bir köşede cansız bedenimle bulurdu hiç tanımadığım insanlar. Ama… Bunların hiçbiri olmamıştı. Ayaz bana sıcacık bir yuva, anlayışlı bir eş, kısa da sürse huzurlu bir hayat vermişti. Ve tabii, daha önce hiç sahip olmayı düşünmeyeceğim bir de bebek…
Bu yüzden, o adamın hiçbir anısı kirli ve lanetli olamazdı. Ama Korhan… Onun zihnime yerleştirdiği tüm uğursuz anılar lanetliydi. Bu adam yüzünden hayatım kararmıştı. Kocamı öldürüp bebeğimi benden almıştı. O daha çok küçük, elleri yumuk yumuk, annesinin şefkatine muhtaç bir bebekti. Korhan, Erva’yı annesinden mahrum edecek kadar vicdansız bir adamdı. Tüm hayatımı elimden aldıktan sonra şimdi de beni diri diri toprağa gömüyordu.
Kolumu yüzümden çekerek makyaj barındırmayan yüzümü sıvazladım. Bu akşam, benden arda kalan masumiyet kırıntılarımdan birini daha feda edecektim.
Bu akşam, bir adam daha öldürecektim.
Yataktan kalktım ve komodinde duran dijital saatin 16.45 olduğunu görüp hızla banyoya koştum. Bu akşam saat 20.00 olduğunda büyük bir şirketin onuncu yılı için yapılacak kutlamaya gidecektim.
*
Aynadaki yansımadan gördüğüm ve bana hiç benzemeyen o kadını süzdüğümde gülümsemeye çalıştım. Kadının koyu renk saçları bukle bukleydi ve buna rağmen gür saçları hala beline uzanıyordu. Ela gözleri, likit ve rimelle belirginleştirilmişti. Dudakları, alabildiğine kırmızıydı. Solgun yüzü için biraz allık kullanılmıştı. Elbisesi simsiyahtı ve yerlere kadar uzanıyordu. İddialı bir göğüs dekoltesi, genç kadının dolgun göğüslerini gözler önüne seriyordu. Bedenini saran elbise, ince belinin yan kısımlarını açıkta bırakıyordu. Son olarak ojeleri, çantası ve topuklu ayakkabıları da ruju kadar kırmızıydı.
Ah, bu kadın bendim.
Dış görünüşüme oranla bu gece çok tehlikeliydim, ama bunu hiç kimse fark etmeyecekti elbette. Şirketin çalışanlarından biri olan ve içindeki başarı hırsı ile yüksek bir mevkiiye sahip olmak isteyen dazlak kafalı, tıknaz bir adamla gidecektim bu partiye. Üstelik o, oldukça yalaka ve sapık bir herifti. Zaten böyle bir adam olduğu için bu akşam o partiye giriş biletimdi Hakan Başar. Yine de her iki jartiyerime de sabitlediğim küçük ve kullanışlı silahlarımı görmese bile onu yeterince ürkütebilecek bir kadındım ben. Silahların şarjörleri tam doluydu ve her birinin ucunda susturucu vardı. Elbisemin belden aşağısı gittikçe bollaşırken kamufle için oldukça iyi bir elbise olduğunu belli ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masumiyet
General FictionBirden uyandım. Odamın içine vuran ay ışığı, bunun çok kötü bir kâbus olduğunu haykırıyordu bana. Kan ter içinde doğrulmaya çalıştım beni her gece cehenneme iten yatağımdan. Ben düşüncelerimin içine karışırken, birbirine girmiş saçlarım da ellerime...