10 1 0
                                    

Sadece seçilmişlerin savaşacağı konusuna son derece karşıydı Hyuna. Bu herkes için çok önemli olduğundan, savaşabilecek bütün sivillerin ve tüm askerlerin de savaşmasını istiyordu. Ama onların çoğu da, Flora gibi, hiçbir duyguyu doğru düzgün tadamamıştı. Flora şuanki durumunu damarlarında akan kana borçluydu.

Flora'nın içgüdüleri ona, üzerine yüklendiği sorumluluklar hakkında farkındalık kazandırıyor, doğru yola sürüklüyordu. Belki bunun nedeni de Zemheri'nin yaratılış hakkındaki saçmalıklarından biriydi.

Bunlara rağmen Hyuna, şimdi kabul etmiş, seçilmişler için çabalıyordu.
Vernon, Varne, Rosa, Aaron, Zemheri ve Eldora gibi. Tabi ki Aaron'un onayladığı fakat daha Aaron ve Rosa'ya olduğu gibi, konuşma fırsatı bulamadığı diğer 4 kişi gibi de.

Hyuna kendi fikrini diretmek yerine bunu tercih etmişti. Çünkü o gerçekten zeki birisiydi. Kendi ideallerinin kurtuluştan daha önemli olduğunu savunmazdı.

Zemheri, emekli bir savaşçıydı. Bu yüzden sokaklarda gezip gözden kaçan diğer kişileri bulmak onun için çok kolay oluyordu. Rosa, Aaron saraydan hiç ayrılamazken - Aaron'un yetkisi olsa da sahte kral ondan korktuğu için gözünü hep üstünde tutuyor, bu yüzden Aaron saraydan ayrılmıyor, planı riske atacak herhangi bir şey yapmak istemiyor - Eldora ve ikizler sık sık gelmeye çalışıp bilgi getiriyorlardı. Böyle geçen zamanlarda da Flora bir sürü şey öğreniyordu.

Güneş batarken, şöhretli malikanaye varmışlardı. Şuan sadece Zemheri, Hyuna ve Flora vardı. Flora kendinden bambaşka bir görünüşle malikanaye yürüyordu.

Attığı her adım yüreğindeki heyecanın karmaşık bir hal almasını sağlıyordu. Attığı adımların sonuna gelince Hyuna ve Zemheri önden gittiler. Saçlarını topuz yapmış sarı saçlı, kahverengi gözlü bir kız kapıyı açmış onlara eşlik etmişti. Büyük bir salondu burası. Sağında mutfak ve yemek masası varken, solunda sadece oturmak için fazla görkemli olan kırmızı, altın çizgili bir koltuk takımı vardı. Yukarıda Flora'nın kendisinden yaklaşık 5 kat daha büyük olduğunu düşündüğü bir avize, karşıda ise iki farklı yöne giden merdiven ve kapısı kapalı odalar vardı. Eşyalar hariç bembeyaz, büyük bir malikaneydi.

Kont olduğunu düşündüğü kişi- Vincent Watley - Zemheri ve Hyuna'yı hoşgörüyle karşıladı. Oturdular ve Flora kalbinin dışarı fırlamasına engel olmaya çalıştı. Vincent Watley, orta yaşlı - biraz kırışmış - siyah saçlarını sağa daha fazla olacak şekilde ayırmış ve özenle taramış, orta boylu, kemerli burunlu biriydi.

Hyuna'nın yanında ise Flora'nın, Vincent Watley'in kardeşi olduğunu düşündüğü kişi Brendon Watley vardı. Vincent'ten daha yakışıklı, düz burunluydu. Hyuna kadar genç gözüküyordu. Abisiyle paylaştığı şey saç renkleri ve şekilleriydi. Zemheri'nin yanında ise saçları grileşmiş, yüzü kırış kırış olmuş, yaşlı, Brendon'dan daha kısa, Vincent'den daha uzun, incecik bir adam vardı. Pek mecali yok gibiydi.

"Dinliyorum."

Dedi kalın bir ses. Vincent Watley'e aitti bu ses. Flora görünüşünü değiştirmek için Hyuna'ya bakışlar attı. O da anlamış olacak ki başını hafifçe salladı. Flora çok rahat bir şekilde görünüşünü değiştirdi ve üç Watley'de birden yayılarak oturduğu koltukta diklendiler. Üçü de resmen yerlerinden zıplamışlardı. Sanki karşılarında bir cinayet işleniyormuş gibiydi.

Flora annesine o kadar çok benziyordu ki, gören herkes onun kimin çocuğu olduğunu hemen anlayabilirdi.

"Merhaba. Beni görmek biliyorum, sizin için çok karışık-

Yani tuhaf ya da beklenmedik ama..."

Karşısındaki üç Watley'in uğradığı sokun üzerine Flora heyecanlanmış ve endişelenmişti. Lafları birbirine dolaştırmıştı. O kadar telaşlıydı ki, o üç endişeli adamın gözlerinin içlerine bakarak konuşmak, sandığından daha zordu.

Bu abartılı tepki sayesinde ayağı ayağına dolaşan Flora, üç Watley tarafından pek önemsenmedi çünkü hâlâ şoku atlatamamışlardı.

Flora'nın yanakları pembeleşti. Elleriyle oynamaya başladı. Daha sonra bunun lüzumsuz bir hareket olduğunu düşündü çünkü Hyuna her zaman duruşunu göstermesini söylerdi. Üstelik böyle önemli bir buluşma da bunu yapmamalıydı.

Hyuna'nın başarısızlıkla kırılmış bakışlarını görünce suçlu hissetti. Kendisi de yapmak istiyordu. Bu belki de onlar için en önemli şeylerden birisiydi. Eğer böyle beceriksiz biri olarak durursa, karşısındakiler nasıl ona güvenip, yardım ederdi? Flora, başarabileceğine inanarak derin bir nefes aldı. Sanki odadaki bütün havayı içine çekmişti.

"Ben Flora. Acınızı paylaşamasam bile, burası benim evim. Ve tam da bu yüzden evimi korumak istiyorum. Sahte kral ve düşman ülkeler bildiğiniz üzere birçok zulüm yapıyor. Bense annem ve babamın sağlamak istediği barışı sağlamak, onların varisleri olarak bunu devam ettirmek istiyorum. Halkımı özgürlüğüne kavuşturmak istiyorum. Hepsinin hayatı benim açımdan çok değerli, belki size yeterli veya inandırıcı gelmeyebilir çünkü bunları sizin aksinize yaşamadım. Yine de, ne olursa olsun bu sadece sizin savaşınız değil. Anne babası bu yolda ölmüş benim de savaşım. Bu topraklara ait olan benim de savaşım. Prenses olarak benim de savaşım! Hyuna'nın anılarını aldığım zaman onun ne hissettiğini çok iyi anladım. Kendi topraklarımdan ayrılmak zorunda kaldığım için öfkeli ve üzgünüm, sonunda kavuşmuşken kaybetmek istemiyorum. Babam ve annemin sağlamaya çalıştığı barışı sağlamak, halkımı eski günlerdeki ihtişamına kavuşturmak ve zorla alındığım ailemin şanını devam ettirmek istiyorum. Kimsenin acı çekmediği bir yer istiyorum. İnsanlara hayatlarının değerini yeniden göstermek istiyorum. Her zaman hakları olan özgürlüklerini göstermek istiyorum. Bu yolumda sizlerin yardımı olmadan hiçbir şeyi başaramam. Eğer yollarımız aynıysa, bu yolda birbirimizin elini tutarak ilerleyelim."

Flora oldukça dikkat ederek konuşmuştu fakat yine de emin olamadı. Tereddütle, yan bir şekilde Hyuna'ya baktı. Memnun olmuşa benziyordu.

'

Watleyler kabul etmiş, başka ailerle görüşmeye başlamış ve gizliliğe son derece önem vermişlerdi. İhtiyaçları olan maddi desteği onlar ve ikna edebildikleri diğer asilzadeler sağlayacaktı. Flora, herkesin güçlenmesi için bir süre krallıktan uzakta çalışmak istiyordu bunun için de tabi ki paraya ihtiyaçları vardı.

Aradan zaman geçtiğinde, Freyda, Preice, Kreych, Watley ailesi sayesinde yanlarına almayı başardıkları köklü aileler olmuşlardı. Flora bu hafta içinde sadece onlarla ilgilenmiş, hepsiyle görüşmüştü. Bu yüzden Rosa, 4 savaşçı ve Aaron yine ertelenmek zorunda kalmıştı.

Asilzadelerin hepsinin kendilerine özel, yetenekli, savaşçıları vardı. Bu yüzden Flora ana hatları sadece kontlara anlatıyor, savaşçılar ise kontların emirleri üzerine ilerliyordu.

Artık daha fazla güvenebilecekleri soylu aile bilmedikleri için nihayet geri döndüler. 2 hafta boyunca Flora ne ikizlerle ne de Eldora'yla görüşebildi. Hyuna'nın kültür ve savaş eğitimine ise sıkıcasına çalıştı.

Fakat Flora'nın istediği başka bir şey daha vardı. Planları o kadar karışıktı ki kafasında toplayamıyordu. Asilzadelere, önce ülkenin kendini ele geçirip sonrasında dış ülkelerle savaşacaklarını söylemişlerdi. Bunun için insana ihtiyaçları vardı. Asilzadeler ve orduları zaten ekibin büyük kısmını oluşturuyordu, diğer avantajları ise hepsinin eğitimli olmasıydı. Diğer yana Aaron, Zemheri, Hyuna, Rosa, Varne,
Vernon ve Eldora gibi yetenekli savaşçılar da vardı.

Fakat Flora daha güçlü olmak istiyordu. Kimsenin, ailesini elinden almasına izin vermeyecek kadar güçlü.

"Hyuna, kendine özel bir tarzın var ve bu yüzden çok güçlüsün değil mi? Bende kendime özel tarzımı geliştirmek istiyorum, lütfen bana tek başıma savaşmam için zaman ver."

YoriasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin