Şimdi görkemli mâlikanenin büyük salonunda oturmuş konuşuyorlardı. Upuzun bir masanın üstünde ki Flora, bir tarafın diğer tarafı duyabildiğinden emin olamıyordu.
"Alexandra, Brendon. İki ayrı şifacı grubuna ihtiyacımız var. İlki bizimle olacak ve temel savaş yeteneklerini geliştirmeleri gerekecek. İkincisi ise halk için olacak ve hızlı ulaşım sağlama yeteneğine sahip olmaları gerekecek. Bir fikrin var mı?"
Diye sordu Hyuna.
"Sarayın farklı yerlerine geçitler koyabiliriz. Bu geçitler her bölgenin merkezine açılır. Temel savaş yetenekleri ve diğerleri sorun olmayacaktır."
Diye yanıtladı Brendon. Alexandra hemen atıldı.
"Sayısı önemli mi? Biliyorsun, şifa yeteneği olan çok kişi yoktur."
"Elimizden ne kadarı gelirse o kadarı olmalı."
Diyerek kestirip attı Hyuna.
Flora'nın aklında ise başka bir şey vardı.
"Seçilmişlere ne oldu Zemheri?"
Büyük malikanenin gümüş dekorlu beyaz duvarlarında yankılanıyordu sesi.
"Farklı farklı kişiler tespit ettim. Hepsinin yaptığı işler tıpkı Akira'nınkilere benziyor. Öncelikle bir grup var. Doğulu olduklarını düşünüyorum. Gören birkaç kişi ninja tarzıyla savaştıklarını söylüyor. İyi suikastçılara benziyorlar. 3 kişiler. 2 kadın 1 erkek. Eşgalleri tam olarak belli değil ama gazetelerin bazılarında bir kızın çeşitli betimlemelerini buldum. Uzun siyah saçları olduğu söyleniyor. Saçları perçemli ve genellikle toplu. Kırmızı - siyah ağırlıklı elbiseler giyiyor gibi gözüküyor. Yine de uzun zamandır ses seda çıkmıyormuş. Ölmüş olmaları da muhtemel."
"Bu gruptan başka 1 kişi daha var. Genellikle merkezde dolaşıyor. Bir kız , hakkında tek bilinen insanları kontrol etmekte çok usta olduğu. İstediği her şeyi yaptırabiliyormuş. Aynı zamanda çok çevik."
"Pekala o zaman. Onları dahil etmeye çalışırken şifacılar da hazırlanır öyle değil mi?"
Flora'nın sorusuna kafasını sallayarak cevap verdi Alexandra.
"Aaron ve Zemheri, siz ikiniz merkezdeki kızı getirin. Biz diğer üçüne bakarız."
Dedi Hyuna. Ardından Akira mırıldandı ama kimse ne dediğini tam olarak anlamadı.
"Aynı zamanda suikastçılar olarak birbirimize uyum sağlamayı öğrenmeliyiz değil mi?"
Diye sordu Isabel. Herkes ona katılıyordu, Akira hariç. Akira bu konunun önemli olduğunun farkındaydı ama takım olarak çalışmaktan pek haz almıyor gibiydi. Yine de Hyuna ya da Flora'ya karşı çıkmaya niyeti yoktu.
Herkes dağıldığı zaman akşam yola çıktılar. Hyuna, Flora ve Akira.
Burası merkeze ne uzak ne de yakındı. Evlerin ışığı yanıyordu ki kraliyetin uç kısımlarında bunu görmek imkansızdı.
"Sen orada ne mırıldandın?"
"Hep böyle şüpheci misinizdir?"
"Soruma soruyla cevap verme."
"Niye? Ağlıyor musunuz?"
Birbirlerine laf eden Akira ve Hyuna'ya kıkırdayan Flora, duvarlara asılmış sokak ışıklarının dibinden geçiyordu yavaşça. Görüntüsünü yine tamamen değiştirmiş, siyah saçlı, yeşil gözlü bir kız oluvermişti.
"Biz böyle gidiyoruz ama nasıl bulacağız ki?"
Diye sordu Flora.
"Böyle tarz insanların gideceği kısıtlı yerler vardır. Ya yer altı ya da kayalıklar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yorias
FantasíaSıradışı olaylara fazlaca alışık olan Flora, kendisi için bile sıradışı olan olaylarla kendisi ve ailesi hakkındaki bilinmeyenleri öğrenir. Rahatsız edici unsurlar içermektedir.