¹⁹

1 1 0
                                    

"Şuan büyük ihtimalle iç kargaşa ile ilgileniyorlardır. Bu yüzden dikkatleri dağınık olacaktır, bir an önce saldırıya geçmeliyiz. Olayın etkisi azalmadan. Karşımızda 3 krallık var, ilk Darian'ı seçmemizin nedeni güç olarak daha zayıf olması. Chester Krallığı biraz daha güçlü ancak, bize en çok sorun yaratacak olan krallık Boris'tir. Hoga'nın prensesi şuan orada, kralla evli. Bu yüzden sana dokunmamış olmalılar, Hoga'yla savaşmak istememiş olsalar gerek. Nihayet buraya geleceğini biliyorlar, geldiğinde de seni hemen ortadan kaldırabileceklerine inanıyorlar. Boş bir ego olduğu düşüncesine kapılma. Küçümsenmeyecek askerleri vardır."

Hyuna elinden bir harita çıkardı.

"Bu savaşı başlatan krallık, Boris'tir. Krallıkların birleşmesinde de onlar etkiliydi. Ancak, çok kibirli ve adaletsizler. Bu yüzden şuan krallıklar arası ilişkiler pek iyi değil, yine de tekrar birlik olacaklarını düşünüyorum. Çünkü, diğerlerini yenmemizi izlerlerse, sonunda sıranın onlara da geleceğini biliyor olmalılar. İşler zorlaşsın istemezler. İlk savaştan sonra daha da dikkatli olmalıyız."

Hyuna lafını bitirir bitirmez, Akira söze başladı.

"Darian'da oldukça savunmasız köyler var. Benim fikrim, hepimiz aynı anda savaşa girmeyelim. Birçok köye, aynı anda gruplar halinde saldırmak daha mantıklı olacaktır. Tabi ki kişi sayısı az olmalı. Zaten fazlaca savunmasızlar. En sonunda tam buraya - eliyle haritanın batısında bir yer gösterir - hepsini getirebilirsek, savaşmak daha kolay olur. Pusuya düşürebiliriz. Ancak bütün askerlerin aynı anda gelmesi hatasını yapacaklarını sanmıyorum. İşte tam burada Emrick, Lena ve Austin devreye girecek. Herkesin yeteneğini en iyi şekilde kullanmalıyız. Austin, insanların enerjilerini sezerek nerede ne kadar çoklukta olduklarını öğrenecek, Lena önce aralarından birini kullanarak krala haber vermelerini engelleyecek. Eğer direkt kendileri yapacak olursa, bir terslik yaşanabilir. Lena işi hallettikten sonra Emrick devasa gücüyle hepsini öldürecek. Ordulardan seçtiğimiz grupları, o askerlerin kılığına sokacağız ve yerlerini almalarını sağlayacağız. Bu sayede geliş yollarında onları pusuya düşürebiliriz."

Flora haritaya bakarken konuşmayı devam ettirdi.

"Tamam o zaman, siz suikastçılar olarak köylere baskın yapmaya hazır olun. Ordudan ne kadar kişi gerekiyorsa alıp, Lena'ların yerleştirmesini bekleriz. Onlar işi bitirdiklerinde sizde baskınlara başlarsınız. Askerleri getirdiğiniz zaman, ordunun geri kalanı ve biz orada oluruz. Böylece düşmanın ordusunun neredeyse tamamını yok edebiliriz. Ve ardından kaybettiğimiz topraklarla beraber onların topraklarını da alırız. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan yerlilere kazanılan toprakların büyük kısmını ücretsiz vereceğiz. Bu şekilde kolayca üretim yapabilirler. Ayrıca, istediğimiz gibi ele geçirebilirsek, krallığın hazinesini de alabiliriz."

Sonra Lena söze atladı.

"Ya bunu yapacağımızı ön görüp biz sınırda değilken buraya saldırırlarsa?"

"Şuan krallığın dört bir yanı kalkanla çevrili. Kişinin kendi enerjisiyle şekillenip sürekli olarak kendini yenilediği için kolay kolay kırılacak tarzdan bir şey değil. Eğer böyle bir şeyi ön görürlerse, kalkan kırılmadan dönebiliriz. Ancak, Flora'nın tek bir saniyelik kontrol kaybı, her şeyi bozabilir. Enerjisiyle kalkan arasındaki bağlantı asla bozulmamalı. Eğer ölürse, kullanacak enerjisi kalmazsa ya da aralarındaki bağı zorla kesecek bir şey olursa, sonuçları çok kötü olacaktır."

diye hemencecik yanıtladı Hyuna.

"Diğer krallıklar neden böyle yapmıyor?"

diye merakla sordu Lena.

"Bu genellikle Alcor ailesinin kullandığı bir koruma tekniğidir. Herkesin yapabileceği bir şey değildir. Uygulaması kolaydır ancak sürekli devam ettirecek enerjiye sahip olmak, sadece bu güçle doğan kişilere hastır. Enerji bakımından zayıf insanların ölmesine bile neden olabilir. Sanırım bu da yaratılış zırvalıklarından sayılır."

Hyuna'nın cümlesini alelacele kapattı Akira.

"Pekala, bir an önce harekete geçsek?"

Bir an sonra Flora, görkemli şatonun doğusundaki tepeye doğru yürüyordu.

Geriye dönüp şatoya baktı, hep merak ettiği evine. O kadar işin arasında şöyle bir bakma fırsatı bulamamıştı.

Bu şato, oldukça görkemli ve büyüktü. Ama büyük derken, normal bir büyüklük değildi. Resmen kocamandı. Yukarıya doğru sivrileşiyordu. Uzadıkça da uzuyordu, nefesi kesildi Flora'nın.

Hatta Flora, bütün halkı buraya sığdırabileceğini bile düşünüyordu. Hem uzunlamasına, hem de yanlanmasına inanılmaz bir büyüklüğü vardı. Beyazdı ve kocaman yaldızlı harflerle, altın kemerlerle, heykellerle kaplıydı. Daha ne kadar görkemli olabilir diye düşünürken, içerisinin çok daha güzel olduğunu hatırlamıştı Flora. 

Sayılamayacak kadar çok odası vardı. Bütün eşyalar kocamandı, çok sıktı, göz alıcıydı. Labirent gibiydi ki Flora'nın bazen kaybolduğu bile oluyordu.

Flora çimenlerin üzerinde bir müddet ilerledikten sonra çimenlerin üstüne bıraktı kendini. Sonraysa bir an da doğruldu ve karşısına baktı. Merkez şuan çok güzel haldeydi. Evler, daire biçiminde sıralanmışlardı.

Etrafı izlemeyi bırakıp düşüncelere daldı Flora. Kendine "Bu sefer donup kalmayacaksın. Onları kurtaracaksın. Halkını kurtaracaksın. Kendini kurtaracaksın." sözünü verdi.

Hyuna gitmeden önce işleri devralmış ve Flora'yı bir süreliğine kendi haline bırakmıştı.

Havanın nadiren açık olduğu, güneşin kendini gösterdiği günlerden biriydi bugün.

Arkasından Brendon çıkageldi.

Hiçbir şey demeden oturdu. Bu sefer sessizliği Flora bozdu.

"Onları öldürmekten başka seçeneğimiz yok değil mi? Neden yaşamak için öldürmek zorundayız? Annem ve babam gibi, kimsenin kendisi için birini öldürmediği bir yer istiyorum."

Brendon hafifçe başını yana salladı.

"Bunlar bizim gibilerin suçu değil. Açgözlü insanlar her zaman var olacaklar, bir şekilde bizim gibileri yanlarına çekip kendileri için savaştıracaklar. Eğer böyle insanlar var olmasaydı, emin ol karşımızdaki ordu, bize karşı savaşmazdı."

"Peki, bu savaşı kazandıktan sonra, onlara artık savaşmalarının gerekmediğini söyleyebilir miyiz? En azından, yendiğimiz zaferle güvenleri artar değil mi. Tanrım... Cidden, birilerini kurtarmak için insanların ölümünden mi faydalanacağız?"

Brendon hafifçe güldü.

"Düşmanlarını bile kurtarmak istiyorsun anlaşılan... Belki sadece kendini değil herkesi düşündüğün için kendini çabuk hazırlamışsındır."

YoriasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin