Flora sert adımlarla kızın üstüne doğru koştu.
Elini savurdu, dört bir yanından zehirli oklar yağdırdı.
Kız tek hamleyle hepsini savuşturmayı başardı.
"Seni öldüremeyeceğim, kendimi savunamacağım anlamına gelmez. Böyle savaşırken aklın başında olacak mı? İşimi kolaylaştırıyorsun!"
Flora hiç korkmadan üstüne atlamayı devam etti.
"Eğer kendimi uzun süre tutabilirsem, risk almak zorunda kalacak ve açık verecek. Bu şekilde onu yeneceğim." diye düşündü Flora.
"Boşuna çabalıyorsun Flora... Annen ve baban senden daha güçlülerdi değil mi? Peki şuan neredeler? Sonlarını görebiliyor musun? Onlarda bir bakıma bir iblis tarafından öldürülmedi mi? Yok mu sizin şu, herkese yardım etmeliyim, barışı tüm dünyaya kabul ettirmeliyim, yaşamayı herkes hak eder, özgürlük biz yaratıldığımız zaman bize verilen bir haktır tavırlarınız. Aptal düşüncelerinizin arkasına "seçilmiş kişiler" olarak geçmeyi bırakın artık. Size doğuştan gelen bu yeteneği kullanmaktan bile acizsiniz. Özellikle de sen Flora, senden güçlü olan anne ve babanın sağlayamadığını sen mi sağlayacaksın?"
Flora dikenli sarmaşıkların her bir milimine felç edici zehirler doldurdu, kızın üstüne doğru salladı.
"Evet sağlayacağım. Anne ve babam da bunu biliyordu. Sen de benimle birlikte Eldora ve Rosa'nın hayat hikayesini duydun, sen de benimle birlikte Hyuna'nın hayat hikayesini gördün, sen de benimle birlikte Hikari'nin hayattaki amacını gördün, sen de benimle birlikte ikizlerin birbirlerinin tek ailesi olarak kaldığını gördün ve sen de bütün bu insanların çektiği acıları gördün. Isabel'i, Lena'yı, Akira'yı, Yui'yi, Tomoe'yi, Astird'i, Emrick'i, Austin'i, Alexandra'yı ve diğer herkesi birleştiren şeyin ne olduğunu biliyorsun; yaşama arzusu, yaşatma arzusu, diğer çocuklarında bizim gibi bir hayat sürme korkusu. Herkesi koruyamayız ancak hepsine kendilerinin değerini anlatarak, hepsine kendilerinin haklarını göstererek, hepsine onların da değerli olduğunu göstererek, bu sıkışıp kaldıkları, cahilleştirildikleri yaşamdan kurtarıp bir seçilmiş olarak hayatlarını devam ettirmelerini sağlayabiliriz. Ülkedeki herkesin ne kadar acı çektiğini düşündüm, bu yüzden onları kurtarmak istedim ama şimdi daha iyi anlıyorum ki, buna ihtiyacı olanlar sadece biz değiliz. Hoga'da bana bütün üzüntüleriyle bakan tüm o insanları gördün en önemlisi Alice'in hayatını gördün! Onlarında kurtarılmayı ihtiyacı var! Eğer Alice'e daha önce yardım edebilseydik, eğer kralın kukla olarak kullandığı herkese sadece yaşayıp gitmektense, birilerine hizmet etmek zorunda olmadıklarını, kendileri için yaşamaları gerektiğini öğretebilseydik bu savaşların hiçbiri olmayacaktı!"
Kız kıkırdayarak konuştu; "Çok güzel Flora... Kendini kaptırmaya devam et... Ama biliyorsun ki, insanlar nankördür... Onlara yardım etsen bile barış elde edemezsin. Annen ve baban bunları yapmadı mı sanıyorsun? Bak şimdi, yapayalnız öldüler."
"Ben herkese kendileri için savaşmalarını söylerim ama konu bensem, kendime, bir kraliçe olarak herkes için savaşmam gerektiğini söylerim."
"Enayi olduğun için mi?"
"Alcor olarak doğduğum için!"
"İğrençsin... Umarım sonumuzu devam ettiren kişi kuzenin olur. Kanımızın senin gibi biriyle kirlendiğini görünce, üzülmemek mümkün değil. Sürekli böyle aptal ve zavallıca şeyler söyleyen insanlardan nefret ederim, şansıma seninle yaşamak zorundayım. Bana üzülmüyor musun? Ne kadar zor bir durumdayım? Hadi gel de bana da yardım et prenses!"
Kız, Flora'nın kendisine doğru savurduğu rüzgarları zıplayarak geçti. Flora onu bir fırtınanın içine çekmek istemişti oysaki.
Sorun değildi, Flora başka bir yolunu bulurdu değil mi?
İleriye doğru, kendi etrafında çılgınca dönen çarmlar fırlattı.
Kız onlardan kaçmaya çalışırken elinde kendi enerjisini minik küreler haline getirdi, yıldırımlarla birleştirdi.
Kızın üstüne yağmur gibi yağdırdı.
Kızın vücudu yandı, acı içinde çığlık attı.
Kolunun tersiyle ağzını sildi, zar zor geriye çıktı.
Birkaç saniye sonra her yeri iyileşmişti.
"O zaman... Alice'e yaptığım gibi yapmalıyım değil mi?" diye geçirdi içinden Flora.
"Neden savaşmak için bu kadar direniyorsun?"
"Daha çok insan ölecek bunun farkında bile değil misin?"
"Yoksa arkadaşlarının senin için ölmesi seni özel hissettiriyor da daha çok mu olsun istiyorsun ahahaa!"
Tıpkı onu ilk hissettiği gün olduğu gibi iğrenç hissediyordu Flora. Şu bitmek bilmeyen konuşmaları, baş döndürmesi, sesinin yankılanması. Hepsi o kadar rahatsız ediciydi ki Flora için, kendisi üzerindeki kontrolü kaybetmesine neden oluyordu.
Flora dediklerine sinirlense bile elindeki keskin hançerle birlikte saldırmaya devam etti. Flora hızlı şekilde, hançerle bir oraya bir buraya kesik atıyordu. Kız ise hepsinden sıyrılıp, sonsuz boşlukta geriye kaçıyordu.
"Peki ya..."
"Hyuna ölürse ne yapacaksın Flora?"
Flora bunu duyduğu zaman tökezledi. Yere düşecek gibi oldu, kendini son saniye tuttu. Affallayan Flora'nın gözleri fal taşı gibi açıldı.
"Eldora ya da Rosa'nın öldüğünü görmek..."
Kız elini birbirine çarptı ve Flora'nın gözleri önüne Eldora'nın cesedini tutan Rosa'nın görüntüsü serildi.
Kız, Flora'nın hayattan tamamen koptuğunu gördü.
İğrenç bir gülümseme çıkarttı gün yüzüne.
"O zaman kimlere dayanacaksın?"
Ortaya birden Tomoe'nin cesedi çıktı.
Flora hiç tepki vermeden olduğu yerde durdu.
Saldırmak üzereyken dona kalmış ellerini geri çekti.
Dümdüz durdu.
"Ama eğer ben olursam... Bunların hiçbiri gerçekleşmez... Hepsini koruyabilirim."
Kız, gardını indirmiş Flora'ya doğru süzüldü.
"Eğer bana izin verirsen, herkesi kurtabilirim."
Flora tıpkı cansız biri gibi duruyordu.
Yere bakıyor, ne hareket ediyor ne de konuşuyordu.
Kız sessizce yanına doğru gitti, kucağını açtı.
Flora'ya doğru ilerledi.
Flora elini kaldırdı, kızın kolunu sımsıkı tuttu.
"Kandırdım."
dedi gülerek, o an kendisini Bround'a benzetti. Hep iğrenç bulduğu o gülümsemeyi bu sefer kendisi yaptı.
Kızın gözleri fal taşı gibi açıldı.
"Seni yok etmenin tek yolunun, beni yok edeceğini düşündürmek olduğunu anlamayacağımı mı sandın?"
"Çok teşekkürler, seni nasıl yok edebileceğimi öğrettin!"
Flora, kızın kolunu çok sert bir şekilde sıkarken, eli kanların arasında kaldı, tırnakları eline battı.
Kızın vücudundan hiçbir iz yoktu şimdi.
Görüntü değişti, kendisini yerde buldu.
Hyuna ve Sheldon az ötede birbirlerini yiyordu.
Flora üzerinde hiç kan olmadığını fark etti.
Hyuna, Lena'yı korumaya çalışıyordu anlaşılan.
Hızına yetişemiyordu sanki.
Flora, Hyuna'dan önce davranıp Lena'yı yakaladı.
"Bundan sonra bizi zafere taşıyan kişi ben olacağım."
dedi tüm ruhsuzluğuyla. Hyuna kaşlarını içeriye büktü.
"Tıpkı, iblisimi yendiğimdeki bana benziyorsun Flora."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yorias
FantasySıradışı olaylara fazlaca alışık olan Flora, kendisi için bile sıradışı olan olaylarla kendisi ve ailesi hakkındaki bilinmeyenleri öğrenir. Rahatsız edici unsurlar içermektedir.