Günler geçiyor, günler geçtikçe Flora her zaman yaşadığı olaylara benzer olaylar yaşıyordu.
Her zaman olduğu gibi sokakta tek başına yürürken, hep gördüğü o manzaraya baktı. Karmaşık renklerde oldukça dağınık gelişmiş olan ahşap evler, deniz kadar düz olan toprak yollar ve tam karşılarında duran koca bir deniz. Biraz ileride görkemli bir şato ve sayısız mağaza.
Hoga, kraliyet ailesi ve onun yandaşları tarafından yönetilen küçük bir kraliyetti. Halkı da kendisi gibi oldukça sıradan olan bu kraliyette pek de enteresan şeyler olmazdı. Hatta bu kraliyette enteresan olan tek şey Flora'ydı.
Karnının acıktığını hisseden Flora ceplerini yokladı. Daha sonra en yakındaki büfeteryaya yürüdü.
Kahverengi küçük bir büfeydi burası. Eski ama oldukça temiz görünen sandalye ve masalar müşteriler için açılmıştı. İçerisi oldukça boş görünüyordu. Kır saçlı bir adam ve genç bir kız, ellerinde bıçaklarla bir şeyler kesiyor, başka bir malzemeye ekliyorlardı. Büfenin yanındaki bir tabelaya, büyük harflerle "HER ŞEYİN EN İYİSİ" yazılmıştı.
İçeriye girdi ve kır saçlı, esmer, kırışmış, gözleri neredeyse gözükmeyen adamın yanına gitti.
"Merhaba. Çıtır tavuk ve haşlanmış sebze alabilir miyim? Sosu bol olursa güzel olur."
Adam kafasını kaldırdı ve Flora'nın yüzüne baktı. Elindeki bıçağı bıraktı ve şaşkın gözlerle onu süzdü.
"Sen... Flora mısın?"
Hayatında, kendisi hariç herkesin kendi hakkında bildiği bir şeyler olduğunun farkında olan Flora, sıradışı şeylere ve bunları garipsememeye oldukça alışmıştı. Sessizce başını sallamıştı ama bu sefer Flora'nın sıradışılığına ters bir şey olmuştu.
Adam gözlerini hemen kaçırıp başını yere eğmemişti. Hafifçe gülümsemiş Flora'nın istediklerini hazırlamaya koyulmuştu. Daha sonra Flora'nın istediklerinin arasında bulunmayan içecekleri ve tatlıları da koyduğunu gördü Flora.
"Efendim... Onları istememiştim."
Adam güler yüzle cevap verdi.
"Bizden olsun."
Sesini çıkarmayan Flora cebini yoklamaya başladı. Yapabiliyorsa onların da parasını ödemek istiyordu.
Adam istediklerini hazırlayıp önüne koydu. Flora cebindeki paraları uzatacakken adam telaşla konuştu.
"Hayır, hayır gerek yok!"
Flora da oldukça şaşkın şekilde adama baktı.
"Nasıl yani? En azından benim istediklerimin karşılığını vereyim."
Adam o zamana kadar Flora'nın hiç yaşamadığı, kendisi için bile oldukça garip olan bir şey söyledi.
"Gerek yok. Bunların karşılığı uzun zaman önce anne babanız tarafından ödendi."
Flora oldukça şaşırmışa benziyordu. İlk defa birisi onun karşısında ailesinden bahsetmişti. Yanındaki genç kız öfkeyle adama dirseğini geçirdi. Flora poşeti alıp eve doğru yürüdü. Sessizce yemeğini yedi ve bütün gün anne babasını düşündü. Acaba nasıl insanlardı? Neredelerdi? Neden yanlarında değillerdi? Nasıl gözüküyorlardı?
Bütün gece Flora'nın gözüne uyku girmedi. Sadece anne ve babasını düşündü. Şuana kadar, onları hiç görmediği için çok fazla önemsemiyordu ama bugün yaşlı adamın dediklerinden sonra onları düşünmeyi bir türlü engelleyememişti. Sürekli aklındalardı. Flora bir şeyler hatırlamaya çalışıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yorias
FantasíaSıradışı olaylara fazlaca alışık olan Flora, kendisi için bile sıradışı olan olaylarla kendisi ve ailesi hakkındaki bilinmeyenleri öğrenir. Rahatsız edici unsurlar içermektedir.