¹⁶

1 1 0
                                    

"Benim için öldü. Benim yüzümden öldü. Benim korumak için öldü."

Bu, tünelde yürüdükleri zaman boyunca Flora'nın kafasında yankılanan cümlelerdi.

Tünelin sonuna geldiler, tek yapmaları gereken tahta kapağı itmekti.

Astrid bir süre gözlerini sımsıkı kapadı.

"Şuan enerjiye dönüştürecek bir şey göremiyorum. Diğerleri çoktan gelmiş olmalılar."

Emrick eliyle hafifçe kapağı oynattı, beklediler.

Adım sesleri duyunca yavaş yavaş bir yana dağıldılar.

Kapı açılır açılmaz Isabel, çığlık atarcasına "BOZUL" diye bağırdı. Isabel'in ellerinin arasından çıkan mor ışık iki adamı da havaya uçurdu.

Başka ses seda duymayınca da tek tek yukarı çıktılar. Daha sonra Flora bir şeyler duymaya çalıştı. Ne zaman saldırıya uğrayacak olsalar diğerleri hep fark ederdi. Kendisi de bu sefer hazırlıksız yakalanmak istemiyordu.

Dışarıdan gelen savaş sesleri yürüdükleri merdivenlere dolarken Flora iyice gerildi.

Koridorların arasından dışarı baktı. Camın kenarından Varne'yi gördü. İkizini kaybetmesinin üstünden çok az zaman geçmesine rağmen hâlâ savaşmaya devam ediyordu. Gücünden bir şey kaybetmemiş, aksine kazanmış gibiydi. Flora çok şaşırdı. Nasıl olur da böyle güçlü kalmayı başarabilirdi? Sonra yine içini utanç duygusu kapladı.

Varne bile savaşmaya devam ederken kendisi hangi yüzle yas tutup savaşmayı bırakabilirdi?

Zemin kattan çıktıklarında Hyuna, yere eğildi ve ellerini bastırdı. Ellerinin arasından siyah alevler çıkıp dört yana dağıldı. Az öteden gelen lanet okuma sesleriyle irkildi Flora.

Akira alevlerin arasından süzülerek salonun tam ortasına geçti.

Herkes odaya dalarken Flora bu sefer önemsiz olmak istemedi.

Hyuna'nın siyah alevinin ardından uzun bir buz yolladı ve dikenlerini çıkardı.

Sarmaşıkla, iğrenç, kocaman burunlu, yağlı, tombul kralı yakalayıverdi. Akira her zaman olduğu gibi sakinlikle kılıcıyla oynuyordu.

Flora buz dikenlerine saplanan askerlere baktı. Belki hepsinin Vernon'a benzeyen hayatları vardı.

"Bir dahaki sefere daha çok asker almasın. Ah pardon, bir dahaki sefer asla olmayacak değil mi?"

"Kadınlar ve içkilerle geçirdiğin korkaklık dolu hayatını sevdin mi? Ne yazık ki sonuna gelmiş olmalısın."

dedi Hyuna. Flora, Hyuna'nın ilk defa bu kadar korkunç bir hale geldiğini görüyordu. Kendisinin bilmediği çok şey vardı, o yüzden nefretine hiçbir şey demiyordu.

Kral yüzünü ekşitirken dışarıdan hâlâ sesler geliyordu. Anlaşılan sandıklarından fazla asker vardı.

"Bana korkak diyene bak. Şuana kadar zaten güçsüz bir kraldım değil mi? Bütün askerleri yenebilecek olmana rağmen savaşmadın. En sonunda da diğer krallıklar anladı değil mi?"

Kralın sorusuyla Hyuna kusacakmış gibi oldu.

"Senin gibi bir aptalın akıl edemeyeceği çok şey var. İğrenç yaşamını sonlandırmadan önce sormak istediğim bir şey var."

Hyuna ellerini adamın saçları arasına geçirdi, daha sonra sımsıkı sıktı.

"Merhum kralın kılıcı nerede? Cevap ver."

"Hiçbir işe yaramayan oyuncağın kasada."

"Beni öldürürken çok mu mutlusun? Bitti mi sanıyorsun? Diğer krallıkların zaten beni sadece prensesin ortaya çıkması için bir kukla olarak gördüğünü biliyordum. Sandığın kadar aptal değilim. Yapacak başka bir şeyim de yoktu. Geldiğinizde karşı koyamazdım. Ama onlar koyabilirdi. Onların istediği gibi geldiniz ve kolay olanı aldınız. Yolun daha başlangıcındasınız. Bu savaşı asla-"

Sahte kral sözünü tamamlayamadan yere yığıldı. Üstünden kanlar akarken Hyuna, "Dışarı çıkalım." dedi.

Flora dışarı çıkıp da o savaş alanını izlerken kralın dediklerini düşündü. Diğer krallıklar bunu önemsemediği için mi burayı bu kadar kolay ele geçirmişlerdi?

Dertleri Flora ise, neden o Hoga'dayken saldırmamışlardı ki?

Belki de Hoga ile aralarında savaş olsun istemiyorlardı.

Yanında duran Hyuna'ya baktı.

"Evimize döndük."

Hyuna yüzünü ayırmadan karşıya baktı.

Flora elinden kırmızı alevler çıkararak dört yana saldı. Aralarına zehirli hançerler sıkıştırdı. Her birini tek tek düşman askerlerine yönlendirdi.

Hyuna sisten kılıçlarını müttefikleri korumaya harcarken oldukça sakin bir şekilde konuştu.

"Benim bir evim yok. Burayı ev yapan şey ailemdi. Onlar yokken buraya nasıl evim diyebilirim ki?"

Etraf duruldu, son kılıç da saplandı. Herkes nefes nefese kaldı kanların içinde.

Flora ilerledi ve gökyüzüne baktı. Elinden suya benzer bir ışık küresi çıkardı. Onu krallığın dört bir yanına çerveledi. Annesininkinin aksine sarı bir kalkandı bu. Flora o an çok yorgun hisseti. Bütün enerjisi tükeniyormuş gibi. Bitkinlikle konuştu. 

"Savaş yeni başlıyor."

YoriasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin