Lena, Austin ve Emrick, son köylere gittikçe yaklaşıyorlardı. Hem çok savunmasız hem de habersizlerdi.
Austin, gözlerini sımsıkı kapattı. Daha sonra Lena'ya döndü.
"Odada 3 kişi var."
Lena ağacın üstünde hafifçe ayağa kalktı. Elinden ipe benzer, saydam çubuklar bir askere saplanıverdi. Enerjisiyle yapıyordu anlaşılan.
Lena bir şey söylemeye ihtiyaç duymadan, aklından ne geçiyorsa yaptırabiliyordu. Ancak bu durumda hareketsiz kalmak zorunda olduğu için ve ip kesildiğinde ya da saplanamadığında hiçbir işe yaramadığı için sadece bu gibi basit işlerde kullanabilirlerdi.
Lena, adamı köşedeki odaya soktu ve baykuşları öldürttü. Odadaki askerler ne yaptığını anlayamazken, Lena sayesinde adam onlara saldırdı. Haberleşmek için kullandıkları bilekleri - 10 saniye boyunca nabız algılanamazsa kral bunu fark ederdi - hemencecik kırdırdı.
Bu esnada da Austin ve Emrick'de dışarıdaki askerleri öldürüvermişti.
Bu sırada da Hikari, Yui ve Tomoe işe koyulmuştu.
Yui çatıların üstünde dolaşarak etrafı yıkıyordu. Karşısına çıkan insanlara kılıçla saldırıyor, enerjisini aleve dönüştürüp evleri yakıyordu.
Tomoe enerjisini elinde, elektrikliymiş gibi gözüken toplar haline getirip, küçük köye yolluyordu.
Hikari ise hem Tomoe hem de Yui'ye saldırmaya çalışanları engelliyordu.
Akira, Isabel, Astrid ve Eldora, Rosa, Varne'de aynı zamanda başka köyler için bunu yapıyordu.
Varne, her zamankinden daha öfkeli gözükürken, birkaç askerin kendini peşlemesine izin vermişti.
Lenaların, ordulardan insan yerleştirdiği geçitleri geçtiler. Sınıra gelince ise, o askerlerin kılığına giren Yorias savaşçıları sanki Varne'yi peşlemek istermişcesine onların peşine takıldılar.
Farklı zamanlar içinde gelmiş olsalarda, Hyuna ve Flora, ordunun yardımıyla bu köylerin askerlerinin tamamını öldürdü.
Ordudakiler, destek kuvvetleri pusuya düşürerek yok etti. Geçitlerden ilerlerken aynı zamanda diğerleri de yukarıdan ilerliyorlardı.
Karşılarına gelen herkesi yok ederlerken, tekrar sınıra geldiklerinde kralın ordusunun büyük bir kısmının artık olmadığının farkındalardı.
Flora soluk soluğa kalmıştı. Sınırın içinde ilerlerken başarıya ulaştıklarını hissetmişti. Tıpkı istedikleri gibi, orduları gruplar halinde öldürmüş, destek kuvvetleri de pusuya düşürmüşlerdi.
Önlerine çıkan herkesi öldürürlerken, herkes hız kesmeden ilerliyordu. Toprakları çok geniş değildi ve saray sınıra oldukça yakın sayılırdı.
Hyuna ve Flora daha çok hızlandığında, Hikari ve Akira onlara gelen saldırıları savuşturmak için savaştılar. Flora boğazının yandığını hissediyordu. Kendisini artık kontrol edemiyor gibiydi. Bütün enerjisini bacaklarına yükledi, daha hızlı nefes aldı.
Saraya yaklaştıklarında bir grup asker Hikari'yi atlayıp doğrudan Hyuna'ya saldırdı.
Hyuna ani bir tepkiyle kılıcını savuşturdu. Flora birkaç çarmı hızlıca yapıp fırlattı.
Savuşturan bir asker olunca Flora, hızlıca koştu. Elini yukarıya kaldırıp yumruk atmayı planlarken, bir kadının bacağıyla beraber sağa doğru savruldu. Kadın o kadar kuvvetliydi ki, Flora kendini tutamadı. Ağaca çarpacakken Hyuna onu tutuverdi. Eğer ağaca çarpsaydı, bütün kemikleri kırılabilirdi.
"Şu kaşar... Çoktan yardıma gelmişler bile. Ne yani saldırırız diye burada mı yatıp kalkıyorlardı?"
Flora doğruldu.
"Kim bu Hyuna?"
"Bu Boris'in en güçlü savaşcılarından birisi. Ordunun aksine, Akiralar gibi suikastçı konumundalar ve kralla direkt etkileşim halindeler. Buraya gelmeleri iyi olmadı. Onunla savaşma Flora."
Hyuna'nın gözü kadından başka bir tarafa bakıyordu.
Kadının, simsiyah alev alan gözleri, kızıl saçları vardı. Flora'ya benziyordu ancak kesinlikle daha vahşi bir görüntüsü vardı. Yüz hatları Flora'nın aksine çok keskindi. Dudakları fazlasıyla dolgundu. Burnu ise yukarıya eğimliydi. Yanağında boylamasına bir yara izi vardı.
Arkasındaki adam ise tam anlamıyla mide bulandırıcıydı. Sanki madde kullanıyor gibi gözüküyordu. Dudağı iltihap kapmış gibi gözüküyordu. Siyah saçları birbirine karışmıştı. Kadının arkasından kıs kıs gülüyordu. Gözleri çekikti. Yüzü yarayla ve kanla doluydu. Burnunun bir köşesi kopmuştu. Flora bunun rüyalarına girecek kadar korkunç olduğunu düşündü.
Hyuna, Flora'yı bırakınca kadın yerine adama saldırdı. Flora, Akira'dan sonra ilk kez birinin Hyuna'ya tepki verebildiğini görmüştü.
Kadın elinden kıpkırmızı bir ışın çıkartıp etrafı boyuna çizdi. Değdiği her yeri yakıp yıkıyordu. Flora kendi yoldaşlarının kanlar içinde yere düştüğünü görünce, Hyuna'nın dediğine aldırmadan kadının üstüne atladı.
Kadın ise bundan son derece memnun gözüküyordu.
Flora yukarıdan gelecekken elindeki küreyi Flora'ya doğru fırlattı. Flora kıl payı kaçsa da küre çoktan kolunu yakıp geçmişti.
Kadına yumruk atmaya çalıştı ama işe yaramadı, bacağıyla kafasına vuracakken kadın Flora'nın kolundan tuttu. Tırnakları batınca Flora bir gözünü acıyla yumdu.
"Kuzenini dinlemeliydin seni aptal. Hyuna ile nasıl kuzensin anlamıyorum. Yine de işleri kolaylaştırdığın için teşekkürler!"
Kadın yeri sarsan kuvvette bir kahkaha attı. Flora bu kadına inanılmaz sinir olmuştu. Kahkahası o kadar sinir bozucuydu ki kulaklarını tırmalıyordu.
Kadın, bu sefer elinde mavi ve sivri bir ışın oluşturdu. Enerjisini çok iyi şekilde kontrol ediyordu.
Flora ışını karnında hissedince nefesi kesildi, kadın hiç durmadan geri çekti ve başta olduğu gibi hızlıca ona bacağıyla vurdu.
Flora, Lena'nın üstüne düştü ve beraber savruldular. Lena hızını yavaşlatınca kendini hala yaşıyor halde bulmuştu.
Flora karnındaki yarayla ilgilenemedi. Ağzından kanlar akıyordu ve savrulmanın etkisiyle birçok yere çarpmıştı.
Yanan kolunu kullanamıyordu, diğer kolundan destek alarak ayağa kalkmaya çalıştı.
Kadının o iğrenç kahkahası kulaklarına doldu.
Kendine hızlı yaklaşırken Akira tarafından kolunun kesildiğini fark etti.
Kadın bir anlığına duraksadı. Oldukça tepkisiz şekilde koluna baktı. Kolu saniyeler içinde yeniden geldi.
"Akira, Flora'yı alıp git!"
diye bağırdığını duydu Hyuna'nın, Flora. Akira aşağıya inip Flora'yı kucağına aldı.
Hyuna hem kadına hem de adama aynı anda saldırıyordu. İkiside Hyuna'ya dokunamıyordu. Ama aynı zamanda Hyuna'da onlara pek zarar veremiyordu.
Flora'nın gözleri yavaş yavaş kapandı. Gördüğü son şey, Hyuna ve kadının karşı karşıya kalmalarıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yorias
FantasySıradışı olaylara fazlaca alışık olan Flora, kendisi için bile sıradışı olan olaylarla kendisi ve ailesi hakkındaki bilinmeyenleri öğrenir. Rahatsız edici unsurlar içermektedir.