BÖLÜM 19 | KURALLAR VE CEZALARI
♔
Aşk, insanın kontrolü dışında geliştiği zaman güçlü olurdu. Dion'un söylediği gibi bir görev bilinciyle Prens Jakel'i kendime aşık etmeye çalışmam -ki bunu nasıl yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu- Dion'un düşündüğü yıkım etkisini yaratamazdı.
Aşk tek taraflı olduğunda ise yıktığı tek şey aşık olanın kalbi oluyordu. Aşk karşılıksız olduğunda insanın kalbinin içinde sıkışıp kalıyor, kalbinden öteye taşamıyor ve hapsolduğu o kalbin duvarlarını tek tek yıkıp yeniden inşa ediyordu; yeniden yıkabilmek için. Aşkın kalpten taşıp büyümesi için o duvarları başka bir kalbin aşması gerekiyordu.
Prens Jakel'in bana aşık olup benim için Krallığı yıkması için benim de ona aşık olmam ya da ona aşık olduğuma inandırmam gerekiyordu.
Ben bunu yapamazdım.
Morgda ölü kimse yoktu ama canlı olanlar da sanki nefes almayı bırakmış gibi derin bir sessizlik oluşmuştu. Dion'un sorusundan sonra baktığım ilk gözler Robin'in karanlıkta bile rengini ezbere bildiğim yeşil gözleri oldu. Dion'un hemen yanında durmuş tıpkı diğerleri gibi o da şaşkın bir sessizliğe bürünmüştü. Herkes benim konuşmamı bekliyordu.
Dion'a cevap verirken kendimden oldukça emindim. "Prens Jakel asla bana aşık olmaz."
"O kadar emin olma," diyerek Dion'dan önce konuşan Doktor Logan oldu. "Özellikle bugün olanlardan sonra..."
"Ne oldu ki bugün?" diye sordu Theo merakla bir bana bir de Logan'a bakarak. Ben de Theo gibi merakla baktım Logan'a. Bir elinde gaz lambası tutuyordu diğer elini beyaz doktor önlüğünün cebine soktu; bana bakmak yerine diğerlerine bakarak yaptı açıklamasını.
"Prens bugün hastaneye geldi ve Nita'yı ziyaret etti sonra da beni yanlarından kovdu," diye anlatmaya başladı Logan. "Nita'nın karnındaki morluğu gördü, endişelenmiş gibiydi."
Her şeyi yanlış yorumlamıştı ama bunun için onu suçlayamazdım. Uzaktan bakan bir göz olsam bunu ben de yanlış yorumlayabilirdim. Sonuçta yüce prens hastaneye gelip sıradan bir kızı hasta yatağında ziyaret etmiş hatta doktorunu bile yanlarından göndererek perde arkasında yalnız kalmak istemişti.
Kendi düşüncelerimin sesiyle ürperdim.
"O durum öyle düşündüğünüz gibi bir şey değil!" dedim hemen. Örgüte karşı dürüst olmak istiyordum ama prensin tehditleri aklıma gelince tam olarak nerede durmam gerektiğini bilememekten korkuyordum. Korkuyla bu sırrı saklamanı istiyorum sözündeki sır artık tam olarak neydi bilemez hale gelmiştim. Onunla ilgili bildiğim her şey artık sadece ikimizin arasında kalması gereken bir sır gibiydi.
"Bugün hastanede herkes seni ve Prens Jakel'i konuşuyordu," dediğinde kaşlarımı çatarak Logan'a döndüm yeniden. "Hastaneye sırf seni ziyaret etmek için geldiğini düşünenler bile vardı."
"Saçmalama!" diye yükseldim sanki bu dedikoduyu söyleyen Loganmış gibi. "Öldürülen mavi gözlü kız ile ilgili gelmişler bana da o kız ile ilgili bir şeyler sordu sadece." Sonra gözlerimi Logan'ın elinde tuttuğu gaz lambasının içinde titreyen aleve indirip homurdandım. "İnsanlar hikâye uydurmaya bayılıyor!"
Logan öfkeli tavrım karşısında elini doktor önlüğünün cebinden çıkarmadan omzunu kaldırıp indirdi. "Ben sadece gördüklerimi ve duyduklarımı söyledim."
"Neyse ne dedikodu yapan orta yaşlı kadınlar gibi bunları mı konuşacağız?" diye agresifçe araya girdi Robin. O an yine tüm karmaşanın içinde alakasız bir şekilde kalbim karnındaki morluğun ne olduğunu sormadı diyerek bir kez daha kırıldı. O ise Dion'a çevirdi gözlerini. "O herif bu kıza aşık olunca ne olacak?" diye sordu duygusuz bir sesle. "Nasıl yıkılacak krallık?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASALIN GİZLİ KATİLİ
Teen FictionBir varmış, bir yokmuş. Yok olunmuş. Bu masalda prens kızı evlenmek için değil, infaz etmek için arıyormuş. Zaten dans da etmemiş kimse. Bal kabağı da yokmuş, kabarık elbiseler de. Arkada kalan ayakkabı bir katilin elinde. Zehirli elmaları cad...