22 | SİZ HİÇ ÖZGÜR OLDUNUZ MU?

168 25 109
                                    

BÖLÜM 22 | SİZ HİÇ ÖZGÜR OLDUNUZ MU?



Yanma hissi o kadar yoğunki nerede olduğunu çözemiyorum başta. Fiziksel bir yanma değil sanki çok başka bir alev var içimde ama çözemiyorum işte bu hissi. İnsanlar çığlık atmaya başlamadan, bir silah sesi karanlığın içinde patlamadan çok önce başlıyor sanki bu acı bedenimde.  Huzursuz bir yangın var içimde ama bulamıyorum; çözemiyorum.

"Kız vurulmuş," denilince anlıyorum vurulduğumu. Ya da yangın o zaman fiziksel bir boyut kazanıyor. Öncesinde zaten yanıyormuşum da insanlar yeni fark ediyor belki de vurulduğumu, bilmiyorum.

Korkuyordum. Canım çok yanıyordu ama sesimi de çıkaramıyordum. Prens beni kucağına aldığında korkum daha da büyüdü. Bu kadar insanın içinde, Kral ve Kraliçe'nin önünde bana nasıl dokunur? Bir prens olarak beni nasıl kucağına alır?

Onun kucağında olmak istemesem de tutunabileceğim tek kişi de o olduğu için acıyla ceketine tutundum. Parmaklarım ceketinin düğmelerinin arasındaki boşluklardan girdi ve sıktılar iyice beyaz ceketini.

Zaman ilerledikçe gerçek ile sanrılar birbirine girmeye başladı. Bedenimdeki tüm gücün prensin kolları arasında tükenip gittiğini hissettim. Sonra gerçeklik kapandı zihnimde.

Tam anlamıyla kendime gelene kadar sayısız kez uyanıp tekrar uyudum. Zihnim öyle bulanıktı ki gerçekten uyandım mı yoksa sanrılar mı görüyorum çözemedim. Etrafımda birileri gezindi, bir şeyler konuşuldu, tartışıldı. Hiçbir şey anlayamadım. Hiçkimseyi göremedim. Parmaklarım boşlukta sürekli tutunacak bir şeyler aradı.

Canımın yanması gerektiğini biliyordum çünkü en son hatırladığımda karnımın yanı ateş ile dağlanmış gibi yanıyordu. Tüm bu bulanıklık sürecinde canım yanmadığı için gerçekten kendime geldiğime inanamadım ancak şimdi o yangın ağrılı bir acı şeklinde geri dönmüştü.

Gözlerimi nihayet bilincim tamamen açık bir şekilde açtığımda bir hastane odasında tek başımaydım. Hareket etmemeye çalışarak etrafıma bakındım. Vimos hastanesinde hastalar böyle tek başına odalarda yatmazdı, koğuşlar vardı ve koğuştaki her yatak perdeler ile bölünürdü. Durumu çok ciddi ya da özel bir hasta varsa böyle odaya yatırılırdı. Çok nadiren olurdu bu da.

Ailem de yanımda yoktu üstelik. Normal şartlar altında olsaydım en azından annem ya da ablam başımda bekliyor olurdu. Belki de durumum o kadar kötüydü ki yanıma doktorlar dışında kimsenin girmemesi gerekiyordu.

Üzerimdeki örtüyü kaldırıp ne kadar kötü durumda olduğuma bakmak istedim ama hareket edince canım daha çok yandı. Nefesimi tutarak başımı yastığa geri bıraktım. Tavana bakarak derin derin nefes alıp verirken o geceyi düşündüm. Vurulduğum balo gecesini...

Görevi mahvettim. Hatalı olan şüphesiz bendim. Tehlikeli bir plan yapmıştık. Kimsenin zarar görmemesi için saniyeler ile savaşmam gerekiyordu ama ben becerememiştim. Robin yapması gerektiği gibi işaretini vermiş beş saniye beklemiş ve hedefine ateş etmişti. Onu suçlamıyordum.  Vurulmam benim hatamdı, onun değil.

Yine de içimde söz geçiremediğim hassas, kırılmaya yer arayan bir yanım, "Belki de vurulacağını bile bile ateş etti Robin, durmadı, senin yaralanıp yaralanmayacağını umursamadı bile!" diye düşünerek canımı sıktı. Gözlerimin dolmasına engel olmaya çalışırken yattığım odanın kapısının önünden sesler geldi.

Kapı açılınca gözlerimi hemen kapıya çevirdim. İçeri gelenin Logan olduğunu görünce ona sormak istediğim onlarca sorunun heyecanı ile dudaklarım aralandı ancak Logan'ın arkasında, kapıda bekleyen iki Kraliyet korumasını görünce dudaklarım şaşkınlıkla tekrar kapandı.  Logan beyaz doktor önlüğünü giyiyordu, yani buraya bir doktor olarak gelmişti.

MASALIN GİZLİ KATİLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin