3 | KANATSIZ GÜVERCİN

747 93 17
                                    

BÖLÜM 3: KANATSIZ GÜVERCİN







5 yaşındayım. Hayatta benim için en değerli şeyin annem olduğunu düşünüyorum. Canım ne zaman yansa koşabileceğim, ağladığımda bana sarılmasını isteyebileceğim tek kişi o. Düşüp dizlerimi kanatıyorum. Yapabildiğim tek şey ağlayarak annemin gelip beni yerden kaldırmasını beklemek oluyor.

13 yaşındayım. Hayatta benim için en değerli şeyin hoşlandığım çocuk olduğunu düşünüyorum. Ona sadece gülümsemelerimi göstermek istiyorum. Beni ağlarken görmesine izin veremem. Düşüp dizlerimi kanatıyorum. Tek başıma ayağa kalkabiliyorum ama güçlü hissetmiyorum.

19 yaşındayım. Hayatta benim için en değerli şey özgürlüğüm. Onu kaybedersem her şeyimi kaybedeceğimi biliyorum. Özgürlüğümü elimden alırlarsa yavaş yavaş sahip olduğum her şeyi yok edeceklerini biliyorum. Bu kez düştüğüm için değil atladığım için kanıyor dizlerim. Annemin gelmesi için ağlamayacak kadar büyük, tek başıma kalkabilecek kadar güçlüyüm artık.

Dizlerimin üzerinden kalkıp tepeye, atladığım pencereye baktım. Bayan Coral şok olmuş bir ifadeyle bana bakıyordu. Ona baktığımı görünce ağzını açıp bir şey söyleyecekti ama başımı tekrar önüme çevirip yürümeye başladım. Adım attıkça dizlerimdeki yaralar sızlamaya başladı. Yüzümü buruşturarak dizlerime bakmak için gözlerimi yürüdüğüm yoldan çektiğim anda birine çarptım.

Çarpışmanın etkisi ile geriye doğru biraz sendeledim ama çarptığım kişi dirseğimin altından beni yakalayarak kendisine doğru çektiği için düşmekten son anda kurtuldum. Bir an önce buradan uzaklaşmam gerektiği için kolumu hızla kendime çekip çarptığım kişiye bakmadan aceleyle, "Özür dilerim-" diyerek başımı kaldırdım ve aceleci cümlelerime bir çelme takıldı.

Aslında arkama bakmadan kaçtığım şeyin tam önümde durmuş puslu gözleri ile bana bakıyor olduğunu gördüm.

Prens Jakel siyah, üzerinde gümüş rengi düğmeleri ve işlemeleri bulunan bir ceket giyiyordu, ceketin tüm düğmeleri özenle iliklenmişti ve boyu kalçalarının hemen altında bitiyordu. Bu gümüş renkli detaylar ona gerçekten asil bir hava veriyordu. Ceketinin sol tarafında, tam göğüs hizasında bir arma vardı ancak dikkatle inceleyemeyeceğim için ne olduğunu çözemedim.  Öylesine bir insanın giyemeyeceği kadar özel bir ceket gibiydi duruşu. Siyah pantolonu ile bir bütün oluşturmuştu. Bugün başında tacı yoktu ama başı hep o taç oradaymış gibi dimdik duruyordu.

Gözlerim kıyafetlerinden yüzüne çıktığında bir adım geriye gittim ve bunu yaptığım için kendime kızdım. Şimdi ne yapmalıydım? Bize öğrettikleri gibi eğilerek onu selamlamam mı gerekiyordu? Saygı ifadeleri kullanarak mı konuşacaktım? Tüm bunları yaparsam onların varlığını kabullenmiş ve Vimos'u onların eline teslim etmiş olmaz mıydım? Peki ya yapmazsam? Ya hiçbir şey demeden yanından geçip gidersem? Beni de tutuklarlar mıydı?

"Cümlenizi tamamlamanız için daha ne kadar beklemem gerekiyor, küçük hanım? "

Bir an afallayarak, "Ne? " dedim şaşkınca. O konuşurken bir keman çalıyormuş da ben konuşurken biri tenekeye öfkeyle vuruyormuş gibi fark vardı konuşmalarımızda. O konuşurken sanat yapıyor ben ise gürültü çıkarıyordum sanki; karşısında durmak rahatsız ediciydi. Tuhaf bir şekilde kendimi değersiz hissediyordum şu an. Sanki ne söylersem söyleyeyim bir cızırtı kadar önemsiz gelecekti.

"Bir şey söylüyordunuz? " dedi yine aynı kibar tonda. Yüzünde ne iyi ne de kötü hiçbir mimik yoktu. "Bir şeylerin yarım kalması hiç hoşuma gitmez. "

MASALIN GİZLİ KATİLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin