BÖLÜM 8: DEFORME HİSLER
♔
Normalde yönünü hissedemeyeceğim kadar hafifçe esen rüzgâr prensin sigarasından çıkan dumanı bana doğru itiyordu. Kötü kokunun üzerime sinmesini istemediğim için prensin sağından soluna doğru geçtim.
Prens Jakel kendisini resim yapmaya kaptırdığı için beni fark etmedi. Benedict elinde prensin ceketi ile kamelyanın köşesinde heykel gibi durmaya devam ediyor, prensin çizdiği kız Jamya ise dudaklarında saklayamadığı bir gülümseme ile gözleri kapalı bir şekilde karşımızda oturuyordu.
Hiçbir yönden onun yerinde olmak istemezdim. Gözlerim kapalı bir şekilde saatlerce kıpırdamadan oturmak zorunda kalmak bana işkence gibi gelirdi ama Jamya halinden memnun görünüyordu.
Prens Jakel bir elinde boya fırçasını tutup tuvale dikkatle dokunurken diğer elinde ucu kızaran ve silik bir şekilde dumanı tüten sigarasını tutuyordu; sigarayı tutan eli gevşek bir şekilde bacağının üstünde duruyor ve sık sık dudaklarına gidip geliyordu.
Sanki fırça ile tuvale çizim yaparken sigaranın dumanı ile de boşluğa bir şeyler çiziyor gibiydi. Fırça tutan elinin işaret parmağında her zaman taktığı yüzük vardı.
Prens olmak uzaktan harika bir şey gibi görünse de aslında omuzlarında büyük bir sorumluluk ile doğduklarını biliyordum. Geçmiş zaman krallıkları ile ilgili çok fazla kitap okumuş, babamdan birçok hikâye dinleyerek büyümüştüm. Başlarında taşıdıkları taç göründüğünden daha ağırdı.
Bu sorumluluklardan biri de bir prensin kötü alışkanlıkları olmaması gerektiği ve alt tabaka insanlara karşı her zaman en iyi yanlarını göstermek zorunda oldukları ile ilgiliydi. Bir prensin hata yapma hakkı yoktu ancak Prens Jakel benim karşımda yapmaması gereken şeyler yapmaya devam ediyordu.
Ne yapmalıydım bilmiyordum çünkü beni tehdit etmişti; Jamya sigara içtiğini anladığında ne yapacaktı merak ediyordum. O kızı da mı beni tehdit ettiği gibi tehdit edecekti? Peki ben ne yapabilirdim? Gidip krala oğlunun sigara içtiğini mi söyleyecektim? Bu kulağa çok komik geliyordu. Ayrıca prensin hatalarının cezası neydi?
"Bayan White?" Prensin sesi beni daldığım boşluktan çekip aldı. Şaşkın gözlerle ona baktığımda, "Çiçeklerin ardında zorla görünmeye çalışan gri gökyüzünü görüyor musunuz? " diye sordu fırçanın ucu ile kamelya tahtalarının arasından görünen küçük griliği gösterirken. "Gri renge ihtiyacım var ama ne yazık ki boyalar arasında bu renk yok. Resim paleti içinde boyaları karıştırarak bana gri yapabilir misiniz? "
"Tabii yaparım," dedim dalgın dalgın. Anlam veremediğim bir endişe içimi kemiriyordu. Jamya'nın gözlerini açıp da prensi sigara içerken görmesi beni korkutuyordu. Görmemesi gereken şeyler görmesi onun için iyi olmazdı. Sigara dumanı ona doğru gitmiyordu ama yine de kokusunu alabilirdi.
"Hangi renkleri karıştırarak puslu bir gri elde edebileceğinizi biliyorsunuz değil mi? "
Gökyüzünün yansıması gözlerini üzerime dikmiş imâlı bir şekilde bakıyordu. Burada çok fazla gri vardı; gökyüzü, sigaradan çıkan duman, üzerine bastığımız zemin, prensin gözleri...
"Elbette biliyorum," dedim biraz ters bir şekilde.
"O halde acele etmelisiniz."
Gözleri üzerimde beklerken bir kez daha sigarayı dudaklarının arasına götürüp gözlerini kısarak zehirli dumanı içine çekti. Şimdi bacağının üstünde boş bir şekilde bekleyen boya fırçası, dumanı ile havaya çizim yapan ise dumanı tüten sigarasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASALIN GİZLİ KATİLİ
General FictionBir varmış, bir yokmuş. Yok olunmuş. Bu masalda prens kızı evlenmek için değil, infaz etmek için arıyormuş. Zaten dans da etmemiş kimse. Bal kabağı da yokmuş, kabarık elbiseler de. Arkada kalan ayakkabı bir katilin elinde. Zehirli elmaları cad...