14 | CADIYI DİNLEMİŞLER Mİ?

172 26 5
                                    

BÖLÜM 14 | CADIYI DİNLEMİŞLER Mİ?








Tiyatro'dan Bir Hafta Önce

"Çalışmalar nasıl gidiyor abla?" diyerek odamıza girip masanın başında, gaz lambasının kör ışığında bir şeyler yazıp okumaya çalışan ablamın tepesine dikildim. "Hazır mı her şey? Oyuncular, dekorlar, kostümler falan..."

Ablam sarıya yakın tondaki açık kahve saçlarını tepesinde toplayıp bağlamış ve önündeki kağıtlara odaklanmışken sesli bir şekilde nefesini dışarı bıraktı. Bu biraz sonra bana laf sokmaya başlayacağı anlamına geliyordu. Birkaç haftadır sürekli bana laf dokundurup durduğu için artık alışmıştım. Eh biraz hak etmiştim de.

"Neden sordun kardeşim?" dedi tahta sandalyede yan dönüp otururken. "Benim prensesli basit masalım umurunda değil sanıyordum?"

Haftalar önce birden ağzımdan çıkan "Kraliyet basit bir okul gösterisini mi izlemeye gelecek?" sözüm yüzünden bana kırılan ablamı, tiyatro günü yapacaklarımdan sonra nasıl tamir edecektim bilemiyordum ama mecburdum.

Biz sarsılmazsak onlar devrilmeyeceklerdi.

"Sözsel olarak dilediğim özürler işe yaramıyor ama çok haklısın," dedim. "O yüzden izin ver de yaptığım hatayı düzeltecek bir şeyler yapayım."

Ablam biçimli kaşlarını önce çatıp sonra merakla havaya kaldırarak bana bakarken, "Ne yapacakmışsın?" diye sordu önce. Sonra dudaklarına alaycı bir gülümseme yerleştirdi ve kollarını göğsünde bağladı. "Ömür boyu kölem olsan ancak affettirirsin kendini de o yüzden soruyorum," dedi.

Gerginlikten gülmek ve gülmemek arasında bocalayan bir ifadeyle birkaç saniye ablamın gözlerine baktım. Bir gün beni anlayacak ve bana hak verecekti. Bu yüzden kararımın arkasında durmaya devam etmeliydim. 

"Duydum ki kostümlerinizi tasarlayıp dikecek kimseyi bulamıyormuşsunuz," dedim. Aslında onlar bulamıyor değildi, ben engel oluyordum ama tiyatro ekibinin bundan haberi yoktu elbette.

Tasarım ve terzilik yapabilecek herkese oyun yazarının, yani ablamın isteğiyle o görevin bana ait olduğunu söylüyordum. Bu yüzden kimse bu görev için tiyatro ekibine başvuru yapamamıştı.

"Kimden duydun acaba küçük hanım?" diye agresifleşti bir anda. Ben ise küçük hanım sözü ile ürperip ne söyleceğimi unuttum o an. "Sana diyorum sarı kafa!" diye elindeki kalemi yüzüme doğru sallayınca gözlerimi kırpıştırdım.

Prens Jakel'in görüntüsünü ve bana küçük hanım diyen sesini zihnimden uzaklaştırmaya çalıştım ürpererek.

"Tiyatro ekibinden biri söyledi adını bilmiyorum," diye yalan söyledim hemen, gözlerimi kaçırarak.  "Neyse önemli olan kimden duyduğum değil. Eğer isterseniz kıyafetlerinizi ben dikebilirim diyecektim sana," diye teklif sundum. "Karşılıksız iyilik, özür mahiyetinde," diye ekledim sahte bir gülümsemeyle.

Oyuna sadece bir hafta kalmıştı. Bir hafta içinde birini bulsalar bile kimse benim kadar manyak olmadığı için kostümleri yetiştiremezdi. Ablam da bunu çok iyi biliyordu ve birçok kes şahit olmuştu. Ayrıca ablam terzilik için annemden de yardım isteyemiyordu çünkü annemin işi hâlâ başından aşkındı.

"Yok istemeyiz," diyerek kağıtlara döndü yine de. "Bizim basit oyunumuz ile oyalamayalım yüce Nita White'ı!"

"Aman abla ya!" diyerek kağıtları kenara itip masanın köşesine oturdum. "Bazen patavatsızca konuşuyorum işte bilmiyor musun?" dedim beni affetsin diye dudaklarımı sarkıtarak. Belki de tiyatro bölümünde sen okumalıydın Nita!

MASALIN GİZLİ KATİLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin