BÖLÜM 15 | CAMDAN TOPUKLU DEĞİL CADININ PAPUCU
♔
Sahnenin ortasındayım; iki elim ile tuttuğum tabancayı sıkı sıkı kavrarken elime ilk kez tabanca aldığım o ana gidiyor zihnim titreyerek.
Bir cumartesi günü fırından ekmek alırken Theo'nun ekmeğin arkasına gizleyerek uzattığı küçük bir not kağıdı ile başlamıştı ellerimdeki titreme aslında. Not Robin'dendi ve şöyle yazıyordu.
"Saat 16.00'da ormanın içindeki Kırık Mağara'nın önüne gel. Kimseye görünme.
R."
Aldığım ekmekleri eve götürene kadar kalbim kelebek kanatları gibi çırpınmıştı o gün. Robin'in beni çağırmasının tek sebebinin örgüt ve yapacağım tiyatro görevi ile ilgili bir şey olacağını biliyor olsam da kalbime söz geçirememiştim.
Anneme yine saçma bir bahane uydurup çıkmıştım evden. Saçımın sarısını daha bir belli ediyor ve beyaz yüzüme biraz da olsa renk katıyor diye üstünde arı işlemelerinin olduğu kırmızı elbisemi giymiştim hevesle. Sanki Robin ile ormanda gizli gizli buluşan iki aşıklarmışız gibi...
Mağaranın yanına gittiğimde Robin mağaranın içinden çıkmıştı sessizce; elinde bir tabanca tutuyordu. Tabancayı görünce buz kesmişti ellerim ama belli etmemeye çalışmıştım. Örgütteki erkekler korkup vazgeçmemi istiyorlardı ama vazgeçmeyecektim.
"Dion sana tabanca kullanmayı öğretmemi istedi," demişti selam bile vermeden. "Fazla vaktimiz yok başlayalım hemen."
Seninle yalnız olmayı ben istemedim Dion'um emri demekti bu; zorla yutkunup başımı sallamıştım.
Görevim oyun esnasında sahneye çıkıp Prens Jakel'e ateş etmekti. Dion, "Amacımız öldürmek değil sadece korkutmak," demişti üstüne basa basa. Sonra gözlerini benden kaçırıp, "Şimdilik..." diye eklemişti.
Görevin amacı Kraliyet'e "İşgalinizi sessizce kabul etmeyen birileri var!" mesajı vermekti.
"Dion neden senin öğretmeni istedi, örgütte başka kimse bilmiyor mu tabanca kullanmayı?" diye sormuştum agresif bir şekilde.
Kalbime söz geçiremiyor olsam da bu soğuk halleri beni de agresifleştiriyordu bazen. Anlam veremediğim bir inatla örgüte girmemi istemiyordu Robin.
Elindeki tabancanın şarjör yerini açıp içindeki mermileri tek tek çıkarmaya başlamıştı bana cevap vermek yerine. Sonra boş şarjörü çevirip yerine takmış ve gözlerini bana kaldırmıştı.
"Bu bir altıpat," demişti elindeki tabancayı göstererek. "Daha önce eline hiç tabanca aldın mı?"
Almamıştım. Yakından bir tabanca görmemiştim bile. Aslında görmek de istememiştim. Bir tabanca ile tanışmayı ertelemek için Robin'e sorduğum soruyu yinelemiştim kollarımı göğsümde bağlarken.
"Önce sen benim soruma cevap ver Dion neden senden istedi?"
Robin yeşil gözlerini yüzüme dikip sinirlenmesine ramak kaldığını anlayabileyim diye sert bir soluk alıp vermişti. Babası idam edildikten sonra sürekli öfkeliydi aslında o.
"Örgütün kurallarından biri ne biliyor musun?" diye sormuştu kaşlarını çatarak. "Sana verilen görevleri sorgulamamak!"
"Henüz örgüt üyesi değilim o yüzden sorgulayabilirim!" diye inat ettiğimde Robin hızlı iki adımla bana yaklaşıp, "Ama ben öyleyim!" demişti dişlerini sıkarak. "Dion sen yapacaksın dedi tamam dedim. Bu kadar. Şimdi..." deyip elindeki altıpatı uzatmıştı bana. "Önce bir tabancayı nasıl tutacağını öğreneceksin. Sonra nasıl nişan alacağını, sonra da nasıl ateş edeceğini."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASALIN GİZLİ KATİLİ
Teen FictionBir varmış, bir yokmuş. Yok olunmuş. Bu masalda prens kızı evlenmek için değil, infaz etmek için arıyormuş. Zaten dans da etmemiş kimse. Bal kabağı da yokmuş, kabarık elbiseler de. Arkada kalan ayakkabı bir katilin elinde. Zehirli elmaları cad...