BÖLÜM 7: BOĞULAN RESİM
♔
Yağmur durmuş, ağladıktan sonra hüznün izlerini taşıyan nemli kirpikler misali arkasında ıslak topraklar bırakmıştı. Ağaçların dallarından yağmur suları damlıyor, ıslanan toprağın kokusu genzime doluyordu. Yağmur artık yağmıyor olsa da gökyüzü yine puslu griydi ve bulutlar sanki ben yukarı baktıkça giderek alçalıyor ve beni nefessiz bırakıyordu.
Benedict ile birlikte prensin isteği üzerine bahçedeki kamelyalardan birine gelip şövaleyi kurmuştuk. Kamelyanın etrafı kırmızı duvar çiçekleri ve yeşil yapraklar ile sarıldığından hoş bir görüntüye sahipti.
Anladığım kadarı ile prens resim yapacaktı ancak anlamadığım kısım neden bunun için kampüse geldiğiydi. Görkemli şatosunda eminim çizecek çok daha güzel şeyler bulabilirdi. Ancak kendileri buraya gelip benim başıma bela olmayı tercih etmişlerdi!
Prens ve Benedict kendi aralarında bir şeylerin hazırlığını yaparlarken ben de sessizce biraz önce bodrumda prensin söylediği sözü düşünüyordum.
Sirk hayvanının hatasına şahit olmuş seyirci ne anlama geliyordu? Ben daha önce hiç sirk görmemiştim ancak okuduğum kitaplardan biliyordum. İnsanların ya da hayvanların akrobatik gösteriler sergiledikleri bir eğlenceydi. Ancak prensin ne demek istediğini anlayamamıştım.
"Güzel bir kız bulmalıyım bu konuda yardımcı olabilir misiniz?" diye sorduğunda şaşkınlıkla aralanmış ağzımla gözlerimi yüzüne kaldırdım. "Çizmek için..." diye ekledi sonra.
Birkaç saniye nasıl cevap verebileceğimi düşünerek boş boş yüzüne baktıktan sonra, "Okulda birçok güzel kız var," dedim saf saf. "Benim yardımıma ihtiyacınız olduğunu sanmıyorum." Sonra, "Majesteleri," diye ekledim saygılı olmaya çalışarak.
Dakikalar önce karanlık bodrumda olmaması gereken bir yakınlık kurmamızın ardından üzerimde oluşan tuhaf etkisinden henüz kurtulamamıştım, şimdi yüzüme yeniden bu kadar yakından bakıyor olması beni rahatsız ediyordu.
Gözlerini kısıp yüzümü daha dikkatli incelemeye başlayınca refleks olarak kaşlarımı çattım; yüzüme doğru eğilerek bana doğru yaklaşmaya başlayınca telaşla geri çekildim. Gri bakışlarını yüzümde hissetmek bir dumanı soluyormuşum gibi beni boğuyordu.
"Mavi gözleriniz..." derken puslu gözlerini gözlerimin içinde gezdirdi. Berrak sularımın üstüne bir sis gibi yayıldığını hissettim.
"Açık renk teninizi daha da solgun gösteren sarı saçlarınız..." derken gözlerinin dumanı ile sarı saçlarıma karanlığını üfledi sanki.
"Küçük burnunuz ile uyumlu minik pembe dudaklarınız..." dediğinde gözleri olması gerekenden daha uzun bir oyalanma ile dudaklarımda kaldı. Gözlerinin dumanı dudaklarımdan içeri sızacak diye korkarak dudaklarımı sertçe birbirine bastırdım.
"Güzelsiniz," dedi sonra. "Eğer bunu düşünüyorsanız, güzelsiniz."
"Neden bunu düşüneyim?" derken kaşlarımı çattım ve istemsizce ekledim. "Benim hakkımda ne düşündüğünüzü bilmek gibi bir arzum yok."
"Öyle mi küçük hanım," derken sesinde alay sezdim. "Her genç kız gibi güzel olduğunuzu duymak hoşunuza gitmiyor mu?"
"Samimiyetsiz iltifatlar kimsenin hoşuna gitmez Prens Jakel," dedim.
"İltifat olsaydı samimiyetsiz olabilirdi belki," dedi. Ben şaşkın bir ifadeyle bakıp kalırken o,"Güzelsiniz ama çizmek için sizi kullanamam," diye devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASALIN GİZLİ KATİLİ
General FictionBir varmış, bir yokmuş. Yok olunmuş. Bu masalda prens kızı evlenmek için değil, infaz etmek için arıyormuş. Zaten dans da etmemiş kimse. Bal kabağı da yokmuş, kabarık elbiseler de. Arkada kalan ayakkabı bir katilin elinde. Zehirli elmaları cad...