06.08.2024
Yusuf başı eğik, elleriyle oynarken karşısındaki adamın onu uzun uzun süzdüğünü hissediyordu. Adamın arsız gözleri Yusuf'u bakışlarıyla soyuyordu.
"Reis biri gelecek deyince manken gibi bir çocuğu göndermesini beklemiyordum," dedi ciddiyetle karışık bir alayla. "Malum Reis biraz zevksizdir."
Yusuf tebessüm etti zoraki bir şekilde.
İsminin Serhat olduğunu öğrendiği adam oturduğu koltukta öne doğru eğildi. "Reis'le hem kuzeniz, hem ortağız. Burası onun üzerine ama her şeyimiz eşit. Yani o mahkeme suratlı heriften çekineceğin bir şey olursa gelip bana söyleyebilirsin.""Teşekkür ederim." Demişti Yusuf yeşil gözlerini karşısındaki adamın gözlerinden ayırmadan. Dudaklarında sevimli bir gülümseme vardı.
Serhat'ın gözleri Yusuf'un gülümsemesinde gezindi. "Numaramı vereyim, bir şeye ihtiyacın olursa ararsın beni."
Yusuf'un kaşları çatılacak gibi oldu ama bunu yapmadı. Bunun yerine telefonunu çıkardı cebinden. Serhat ona telefon numarasını verdiğinde onu kaydetti.
Bu sırada kapı tıklatılmış, içeri Yusuf'un yaşlarında bir adam girmişti. Elindeki tepside tuttuğu çayı Serhat'ın önüne bırakırken gözleri Yusuf'u buldu, şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. Yusuf'da refleksle ona baktığında duraksadı. Eski mahalleden biriydi bu.
Serhat ikisinin arasındaki bakışmayı fark etmişti ki Yusuf yutkunup başını başka tarafa çevirdi. Çırak çayları bıraktı ve son defa Yusuf'a bakıp çıktı. Esmer oğlan burada daha fazla kalmak istemediğinden ayağa kalktı. Serhat'ta ayağa kalktı. Elini uzattığında Yusuf adamın elini tuttu ve hafifçe sıktı.
"Pazartesi başlarsın. Buradakiler sana yardımcı olur."
"Tekrardan teşekkür ederim."
Yeşil gözleri parlarken içinden bu yeni işin bereketli olacağını düşünüyordu. Sanırım temiz bir sayfa açılıyordu hayatında.
Serhat yarım ağız sırıttı. "Elimi bırakmayacak mısın Yusuf?"
Yusuf irkilip gözlerini kırpıştırdı ve elini hızla çekti. "İyi günler." Diyerek başıyla selam verdi ve çıktı odadan.
Dudaklarındaki koca gülümsemeyle tekstil binasından çıktı. Yusuf her şeyin iyiye gittiğini düşünerek büyük bir hata yaptığının farkında değildi.
Oğlanın telefonu titreyince açıp ekrana baktı. Atilla mesaj atmıştı.
"Yanıma gel akşam. Sana bir hediyem var :)"
Yusuf çatık kaşlarıyla okudu mesajı. İçini bir korku kapladı. Atilla'ya güvenmiyordu ve bu hediye pek hayra alamet değildi. Bu düşünce onu korkutmaya yetse de sessizce telefonunu kapatıp adımlarını şantiyeye çevirdi.
***
"Konuştun mu çocukla?" Dedi Ata çayına bir küp şeker atıp karıştırırken.
Serhat boş çay bardağını bırakırken başını salladı. "Konuştum, konuştum." Yarım ağız sırıttı. "Saf salak bir çocuk, ayağıma kapan desem yapacak resmen."
"Ne halt olduğu bizi bağlamaz. Adam gibi çalışsın, yanlış yapmasın kâfi. Sen de zevzeklik edip çocuğun ekmeğine göz koyma, işini düzgün yapsın."
Serhat omuz silkti. "Biraz uğraşır salarım."
Ata cevap vermeden çayından bir yudum aldı. Soğuyan çayı fark edince suratını buruşturup ince belli bardağı bıraktı. "Çırağı ara çay getirsin, yine sidik gibi getirmiş çayları." Diye söylendi. Çay onun için hassas bir konuydu.