Öfke, bedenini öyle bir sarmıştı ki Ata'ya ilerlerken hiçbir şey düşünemiyordu Yusuf. Kulaklarında Ata'nın "Erkeklik senin gibi fahişede ne arasın." Demesi yankılanıyordu.
Ata, Yusuf'un ateş saçan gözlerini fark edince yüzünü ona çevirdi. Tabii Yusuf tam bu saniye onu yakasından kavramış, yüzüne yumruğunu indirmişti.
Bir kez daha vurmak istedi Yusuf. Ata'nın o gece yaptığı gibi defalarca vurmak istedi. Bedeninde koca koca morluklar bırakmak istedi. Zira Yusuf'un karnındaki koca morluklar halen silinmemişti.
Yusuf ikinci yumruğu atmak için elini kaldırmıştı ki Ata onu ellerinden kavradı, sırtını sertçe çarptı kahvehanenin camdan duvarına. Ağzından bir inleme kaçarken Ata, tek eliyle tuttuğu Yusuf'un ellerini cama bastırdı ve boşta kalan eliyle oğlanın boğazını kavradı. Sadece varlığını hissetmesi için çok hafif sıkıyordu.
"Ne yapıyorsun lan?!" Diye gürledi kahve gözlerini Yusuf'un yeşillerine dikip.
"Reis sakin ol..." dedi Ata'nın az önce konuştuğu adam. Ata ona dönüp başıyla bir hareket yaptığında adam yutkundu ve uzaklaştı yanlarından.
"Asıl sen ne yapıyorsun!" Dedi Yusuf bağırarak. "Kendini ne sanıyorsun da hayatıma karışıyorsun! Söylediğin onca şeyden sonra utanmıyor musun benim için Atilla'yı tehtid etmeye iki yüzlü herif!"
Ata, oğlanın yeşil gözlerine bakarken farkında olmadan boğazımdaki elin tutuşunu sertleştirdi. Yusuf'un öfkesi bulaşıcı bir hastalıkmış gibi ona geçiverdi. Az önceki yumruğunda etkisi vardı bunda.
Alay ve sinirle güldü.
"Senin için mi? Sen kimsin lan? Sen kimsin de ben seni için kendimi yoracağım ha? Peşine taktığın sapıkları mahalleye sokmana izin mi verecektim? Milletin karısı kızı var, senin sübyancı bir herifi mahalleye getirdiğini görseler benden önce gebertirler seni."
'Sübyancı herif'
Yusuf'un küçük yaşta Atilla tarafından tecavüze uğradığını biliyordu Ata. O gün Atilla ve Yusuf konuşurken Yusuf'un '10 yıl oldu, beni rahat bırak artık' demesinden anlamıştı henüz 13 yaşındayken bu adamla birlikte olmak zorunda kaldığını.
Duraksadı Yusuf. Ata'nın bu gerçeği anlamış olması nefes almasını engelledi. Acıyla sızladı yüreği. Yusuf, inandığı Tanrı'dan bile bu yüzden utanırken bir başka insan evladının bunu bilmesine karşı ne yapacağını bilemedi.
Benim için değil, mahallenin kızlarını korumak için tehtid etti Atilla'yı.
Bu iyiliği Ata onun için yaptı sanmıştı ve kendi kendine gelin güvey olmuştu. Birinin seni düşündüğünü mü sandın? Diyerek dalga geçiyordu iç sesi onunla.
Gözlerindeki öfke söndü, yerini acıya bıraktı. Az önce ateş saçan gözlerini şimdi sel almıştı. Zaten istemiyordu Ata'nın ona yardım etmesini ama yanlış anladığı için midir bilinmez bir kırgınlık hissetmişti.
"Ben getirmedim onu..." diye mırıldandı güçlükle.
Ata'nın çatık kaşları düzeldi Yusuf'un değişen ifadesiyle. Oğlanın esmer boynunu kavrayan eli yavaşça gevşedi, şimdi sadece tutuyordu.
Yine de kendinden ödün vermedi ve sert tuttuğu sesiyle "Senin için yapmadım." Dedi Ata.
Yusuf dudaklarını birbirine bastırdı bakışlarını Ata'dan bir saniye olsun ayırmadan. "Biliyorum, kendi kendime..." diye mırıldandı ama devamını getiremedi. Zira şu an onun için kelimeleri seçmek ve dudakları arasından çıkarmak bir hayli zordu.