26- Sabah Kuşları

2.2K 426 123
                                    

18.01.2025

Cebindeki telefonun rahatsız edici titreşim sesi, arabadaki huzurlu sessizliği bozdu. Sabah kuşlarının sesine karışan sesle yavaşça açtı yeşil gözlerini. Uyanmak için yüzünü, sarıldığı adamın omuzuna sürttü. Normalden farklı bir koku aldı ama sorgulayamadı. Ardından başını kaldırdı ve birkaç saniye kalakaldı gördüğü suratla.

Ata'yı görmek şaşırmasını sağlarken dudakları aralandı. Arabadaki kısık ses Bıyıklının suratını buruşturunca elini aceleyle cebine atıp alarmı kapattı. Ata uyanmadığında yavaşça ayırdı kollarını ondan. Hâlâ onun kucağındaydı ve Ata sıkıca sarılmıştı beline.

Yusuf, Ata'yı görünce şaşırmasının sebebini fark ettiğinde suratı buruştu. Bir anlığına Ata'yla değil de Atilla'yla olduğunu sanmıştı. Bu yüzden uyku sersemi bir halde Atilla'yı göreceğini sanarak bakmıştı sarmaş dolaş uyuduğu adama. Elbet bunun sebebi yıllardır yanında uyuduğu tek kişinin Atilla olmasıydı ve bu yüzden gözleri ilk onu aramıştı.

Farkında olmadan yaptığı şey onu rahatsız ederken bunu düşünmemeye çalıştı. Yorgunca yasladı yanağını Ata'nın omuzuna. Ardından düz ifadesiyle uyuyan adamı seyretmeye başladı. Birkaç saat önce ki anlar zihninde tekrardan canlanırken dudağının kenarında minik bir kıvrılma oluştu. Elini kaldırıp parmak uçlarıyla Ata'nın yanağına dokundu. Parmak uçlarını orada gezdirirken dudaklarındaki minik gülümseme yavaşça büyüyordu. Parmakları en sonunda adamın bıyıklarına dokundu. Diğer eliyle de saçlarını okşuyordu ağır ağır.

Ata yüzünde hissettiği parmaklarla gözlerini kırpıştırarak açtı. Yusuf hemen ellerini çekerken Ata birkaç saniye kısık gözleriyle ona baktı.

"Öldüm de cennete mi düştüm bu melek kim?"

Yusuf seslice gülerken "Ulan yeni uyandın bir kendine gel." Dedi ve içinden yavşak herif diye geçirdi.

Ata doğrulmaya çalıştı. "Belim tutulmuş." Diyerek elini acıyan kısma bastırdı.

"Yaşlısın tabii normal." Bıyıklı durup gözlerini Yusuf'a diktiğinde Yusuf gülmemek için dudaklarını yaladı ve kendini yan tarafa doğru attı. Sırtı kapıya yaslanırken ne kadar terlediğini yeni fark ediyordu. Sırtı ve ensesi bayağı nemliydi.

"Gel bakayım ateşin düşmüş mü?" Diyerek elini oğlanın alnına bastırdı. Sıkıntı dolu bir nefes verdi. "Düşmemiş, nasıl düşsün ki? Evde rahat rahat yatıp dinleniyor musun sanki? Evimiz yokmuş gibi sıkış tıkış burada uyumuşu-"

Yusuf, Ata'nın sözünü sesli bir nefes içine çekerek kesti. "Sabah sabah yapma bari Reis." Diyerek yaslandığı yerden ayrıldı. Öksürüp acıyan boğazına dokundu.

"Sesin de kısılmış."

Yusuf omuz silkti ve telefonundan saate baktı. On dakika sonra şantiyede olması gerekiyordu.

"Benim işe gitmem lazım..." diye mırıldandı suratı asılırken. Bu halde verimli çalışamazdı ama gitmezse lanet olası patronuyla uğraşmak zorunda kalırdı.

"Duymamış olayım," dedi Ata sertçe. "Sakın aklının ucundan bile geçirme. Şimdi gidip güzel güzel dinleneceksin, yemeğini yiyip ilaçlarını içeceksin."

Yusuf elini siyah saçlarına atıp karıştırdı sıkıntıyla. Maaşı zaten ona yetmezken bir gününün kesilmesi iyi olmazdı. "Ama gitmem lazım..."

"Yusuf vallahi kalbini kıracağım artık," dedi Ata elini onun ensesine koyup. "Ara söyle gelmeyeceğim bu hafta diye."

"Bu hafta mı?" Dedi Yusuf başını kaldırıp. "Ata ne diyorsun bir hafta benim maaşımın yarısını götürüyor nerdeyse."

DİLHUN -BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin