25- Yaralarıma sürdüm seni

4K 497 198
                                    


11.01.2025

Oğuz onu gecenin bir vakti arayıp "Abi az önce ocağa şu geçenki çocuk... Yusuf geldi..." dediği an gözleri kocaman açılmış, ayağa fırlamıştı. "Seni bekledi biraz, sonra rahatsızlandı birden, hastaneye gidelim dedim kabul etmedi, ben yalnız giderim dedi... Hiç iyi görünmüyordu, hatta bayılacak gibiydi, haber vereyim dedim."

Oğuz'un cümlelerinden sonra korku tamamen onu avuçları içine almıştı. Elindekileri bırakıp evden çıkması saniyeler sürmüştü. Arabasına atlayıp son hız mahalleye en yakın olan hastaneye sürerken gözleri yollarda geziyor, Yusuf'u arıyordu. Öylesine korkmuştu ki o dakikalar, aldığı her nefes zehir olmuştu. Yusuf'a bir şey olma düşüncesi yırtıcı kuşlar gibi etrafında dönmüş, pençeleriyle zihnini didik didik etmişti. Olabilecek en kötü senaryoları düşünmüş, bunların olmamış olması için bildiği tüm duaları okumuştu.

On dakika içinde hastaneye vardığında hemşire Yusuf isimli birinin gelmediğini söylemişti. Korkusunun üstüne biraz daha eklenirken Yusuf aramıştı ve söylediği tek cümle 'Ata ben... ben iyi değilim' olmuştu. Ata sonrasında sesi kesilen oğlanı dakikalar içinde bulmuş hastaneye getirmişti. Bunların yaşandığı kırk dakika ona saatler gibi gelmişti.

"Buradaki ilaçları alsın ve uzun uzun istirahat etsin. Özellikle ağır iş yapmadığından ve bedenini yormadığından emin olun. Beslenmesine de dikkat etmeli." Elindeki küçük kağıdı Ata'ya uzattı kadın doktor. "Serum bitince çıkabilirsiniz, geçmiş olsun."

Ata kağıdı alıp ilaç isimlerine kısaca göz gezdirdikten sonra cebine koydu. "Teşekkürler."

Tam gidecekken "Ah bir de," diyerek durdu kadın. Gözleriyle uyuyan oğlanın altındaki ıslak kot pantolonu gösterdi. "Hastanın giysilerini değiştirin lütfen." Dedi ve kibarca gülümseyip çıktı odadan.

Ata derin bir nefes alarak Yusuf'a ilerledi. Koluna serum takılmış, uyuyan oğlana baktı kahve gözleriyle. Yanındaki koltuğa oturdu ve elini tuttu. Esmer soğuk elini, sıcak teniyle ısıtırken diğer eliyle de oğlanın yanağını okşamıştı.

"Kurban olduğum nasıl korktum sana bir şey oldu diye..." öylesine içten geliyordu ki sesi, ağzı değil yüreğiydi sanki konuşan.

Yusuf'un solmuş tenine baktı iç çekerek. Yakında iş için birkaç günlüğüne Ankara'ya gitmesi gerekliydi. Fakat Yusuf'u burada bırakmaya cesaret edemiyordu. Yalnızca dört gün yanında olmamıştı ve onu yolda baygın bir halde bulmuştu, şimdi nasıl cesaret etseydi onu burada bırakıp başka bir şehire gitmeye...

Ayağa kalkıp Yusuf'un üstündekilere baktı. Islanan giysilerinin değişmesi lazımdı ve kıyafet almak için eve gitmesi gerekiyordu. Gidip gelmesi en fazla yirmi dakikasını alırdı ama onu yalnız bırakmak istemiyordu. Eğer uyandığında yanında kimse olmadığını görürse kötü hissederdi ve Ata onun zihnine 'o her zaman yanımda' düşüncesi sokmak için canla başla çabalarken bu istediği şeye engel olurdu.
Ama gönlü de el vermiyordu oğlanı bu kıyafetlerin içinde bırakmaya. İstemeyerekte olsa kapıya ilerledi. Çıktıktan sonra gözleri koridorun diğer ucunda, bir başkasıyla konuşan doktora kaydı. Yanına ilerledi. Doktor, Ata'yı fark edince bedenini ona çevirdi.

"Kıyafet almak için eve gideceğim de, eğer görürseniz odaya kimsenin girmesine izin vermeyin olur mu?" Kalın ses tonuyla rica ederken doktor gülümsedi.

"Elbette, merak etmeyin."

Ata teşekkür edip hızlı adımlarla uzaklaştı yanından. Hastaneden çıkıp boş yollar sayesinde hemencecik evine varmıştı. Bir tane alışveriş poşetine Yusuf için rahat giysilerinden rastgele seçip koydu. Tekrardan hastaneye döndüğünde Yusuf'u hâlâ uyurken bulmuştu.

DİLHUN -BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin