22.11.2024
Dışarıda çiseleyen kara baktı göz ucuyla Yusuf. Sohbet edip bir şeyler yiyen adamların önüne bıraktı elindeki bardakları. "Afiyet olsun."
"Eyvallah kardeşim."
Yeşilleri camdan duvarı buldu. Durgun gözlerle izledi havayı. Son birkaç gündür durulan kar tekrardan hafif hafif yağmaya başlamıştı. İstemsizce güldü Yusuf. Tam şantiyeye dönecekken tekrardan havalar sertleşmeye başlamıştı. Bugün ve yarın sondu. Sonraysa dönecekti şantiyeye. Ömrünün sonuna dek inşaat köşelerinde mahvolacağını düşünüyordu. Ne yapsın, kaderinde bu varsa elinden gelecek bir şey yoktu. Yıllardır yaptığı gibi boyun eğecekti.
Telefonu çaldığında dişlerini sıktı. Arayan kişinin kim olduğunu tahmin etmesi zor değildi. Dün gecede arayıp Yusuf'u darlamıştı Atilla. Yusuf isteksizce açtı telefonu. Ocak kısmına geçip sırtını duvara yasladı. "Efendim?"
"Ne yapıyorsun güzelim?"
"İşteyim Atilla ne oldu?"
"Ne mi oldu? Dün dedim zaten ne olduğunu. Seni özledim Yusuf." Boştaki eliyle gözlerini ovaladı esmer. "Bak derdim seks değil. Tamam, öfken geçmedi, geçene kadar yapmayalım ama en azından yüzünü göreyim. Gerçekten çok özledim bebeğim."
Atilla öfke sanıyordu Yusuf'un onunla görüşmemek isteme sebebini. Fakat öfke yeşil gözlü oğlanın hissettiklerinin karşısında çok çok basit kalıyordu.
"Meşgulüm eve gidince direkt uyuyorum. Gelemem yanına."
"Ben gelirdim ama şu bıyıklı herif sorun."
Hâlâ gelmemişti bıyıklı. Yusuf'un benden pek umrunda değildi bu. Zira bıyıklı da korkunç biriydi gözünde.
"Boş ver beni Atilla..." diye mırıldandı Yusuf.
"Ne boş veri lan? Yusuf sen beni silmeye çalışıyorsun, salak değilim farkındayım bunun. Eğer biraz daha bu şekilde davranıp beni sinirlendirmeye devam edersen seni pişman ederim."
Dişlerini çenesini kırmak istercesine sıktı Yusuf. "Atilla beni tehtid etme."
"Bu gece yanıma geleceksin. Yoksa ben gelirim."
Öfkeden kaynıyordu kanı. Elini sertçe saçlarına atıp siyah tutamları karıştırdı. Nefret ediyordu bu adamdan. O kadar nefret ediyordu ki nefretinde boğmak istiyordu onu.
"Bu sessizliği evet diye kabul ediyorum. Ben sana konum atarım."
Ağlamamak için zor durdu Yusuf. "Senden nefret ediyorum."
Hattın diğer ucundaki Atilla Yusuf'un her bir kelimesinde hissetti o nefreti. Velev ki Yusuf bu nefreti dile getirmese bile hissederdi Atilla bunu.
"Ben de sana çok aşığım bebeğim."
Telefonu kapattı Yusuf. Öfkeden ağlamamak için ocaktan çıktı ve kendine yapacak iş aradı kahvede.
"Kardeş," diye seslenen adamlara döndü. Adam gözleriyle masalardan birini işaret etti. "Az önce biri gelip bıraktı şunu. Hiçbir şey demeden de gitti."
"Sana zahmet bi' baksana bomba falan olmasın." Diye atıldı diğeri.
Yusuf kaşlarını çatarak karton poşete ilerledi. Küçük poşeti açtığında gördüğüyle çatık kaşları düzeldi.
"Sorun yok abi." Dedi diğer adamlara.
Adamlar önlerine dönünce içine bir daha baktı. İki tane çikolatalı açma ile bir tane çilekli süt vardı. Yusuf'un dudakları kıvrıldı eline sütü alırken. "Çocuk muyum ben bu nasıl menü?"