22.09.2024
Allah evine ateşler salsın, malum kış üşütmez ısınırsın.
Allah yuvanı dağıtsın, yuvasız kal belki bana sığınırsın.
Saatlerdir zihnini kurcalayan düşünceler yüzünden kafayı yemesine ramak kalmıştı esmer oğlanın.
Düşünüyor, hangi seçeneğin daha az kötü olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Atilla'nın yanına gidemezdi. Zira aklına o gece geldikçe midesine acı dolu kramplar giriyordu. O acıyı ona yaşatan kişinin yanına gidemiyordu ayakları. Gururu önüne bir duvar gibi dikiliyor, Atilla'ya giden yolları kapatıyordu. Yusuf'un istediği de buydu, Atilla'ya giden tüm yolların kapanması.
Fakat bu isteğine rağmen diğer seçenek çok daha kötü geliyordu gözüne. Atilla, onun koca sırrını anlatırsa bu sefer ona açılan tek yol ölüm olacaktı. Atilla ailesinin önünde ağzını açtığı an Yusuf kendi ölüm fermanını verecekti.
Böyle bir sebepten ölmek istemiyordu. Çünkü biliyordu, eğer bu sebepten intihar ederse Yusuf'un tabutunu kaldıracak tek bir kişi bile olmayacaktı.
'Ailem' diye bahsettiği insanlar arkasından 'fahişe' diyecekti. Dayısı, yengesi, veyahut kardeşleri.
Boş dükkanı son defa silerken başını kaldırıp duvar saatine baktı. 10.50 idi. Saat 11'de yanına gelmesini söylemişti Atilla.Alt dudağını dişledi. Gidecekti çünkü bunu yapmak zorundaydı. Gitmezse olacaklar daha beterdi. En azından o böyle düşünüyordu.
İçindeki asla duymadığı o ses tekrardan bir şeyler haykırdığı kulağına. Yusuf, her seferinde olduğu gibi tekrar sağır oldu bu sese. Belki bir kez o sesi dinlese ölümün kıyısındaki Yusuf'u kurtacaktı, zira onu kendinden başka düşünen biri yoktu. Yusuf'u kurtaracak tek kişi Yusuf'tu.
Gözleri boşluğa dalarken kapının açılmasıyla kendine gelip başını kaldırdı. Tanımadığı iki tane adam aralarındaki konuşmayı kesip ona baktılar.
"Abi kapatacaktım şimdi." Dedi göz ucuyla kapının önündeki bedene bakıp. Ata bir yandan telefonla konuşuyor, bir yandan sigara içiyordu.
Kaşlarını çatmamak için zor durdu Yusuf. Ondan nefret ettiği için mi bu kadar karşısına çıkıyordu bu herif?
Kaşlarını çatarak "Kapatacak mıydın?" Dedi sarışın. Yanındaki adama dönüp "Reis, Mehmet abiyle konuşmamış mıydı?" Diye sordu.
"Mekandan çıkmadan önce konuştu," Yusuf'a çevirdi gözlerini. "Mehmet abi sana haber vermemiştir kardeş, ara sor."
Ellerindeki poşetleri masalardan birine bırakıp oturdukları sırada Yusuf çay ocağına gidip telefonunu çıkardı. Buranın sahibini arayıp telefonu kulağına dayadı. Çok geçmeden açıldı telefon.
"Alo? He Yusuf?"
"Abi kahveyi kapatacaktım ama birkaç kişi geldi de, haberin var mıydı?"
"Var oğlum var, unutvermişim ben sana haber vermeyi," birkaç saniye duraksadı. "Bir işin mi vardı? Sen çalışma saatleri fark etmez deyince sorun olmaz sanmıştım."
Yusuf bir süre sessiz kaldı. Nefes sesleri hattın diğer ucundaki adama ulaşırken dudaklarını araladı. Artık Atilla'nın yanına gitmemek için kararını kendisi vermediği bir nedeni vardı. "Bir işim yok abi, onlar çıktıktan sonra kapatırım burayı."
"Heh," diyerek rahat bir nefes verdi Mehmet. "Normalde ben kalırdım ama benim küçük oğlan hasta, hanımı hastanede bir başına bırakmayayım şimdi."