23- Sevda Tohumu Filizlendi Yüreğimde

2.9K 440 289
                                    

04.01.2025

Kalp denen şey onun için yalnızca kan pompalayan sıradan bir organdı.  Yalnızca nefes nefese kalınca hissederdi sol göğsündeki baskıyı. Fakat neredeyse otuz yıldır varlığını unuttuğu kalbi şu aralar pek rahat durmuyordu. Sürekli beklenmedik anlarda saatlerce koşmuş gibi hızlı atıyor ya da ağrıyordu.

Bu 'beklenmedik anlar' Yusuf'la olduğu anlardı. Esmer oğlan hayatına girdiğinden beri Ata için işler sarpa sarmıştı. Yusuf için binlerce farklı düşüncesi vardı ve bu düşüncelerin her biri birer ip olmuş, birbirine karışmıştı.
Zaman her şeyin ilacı olduğu gibi bu ip yumağını çözmesinde de yardımcı olmuştu. Ata o ip yumağından tereyağından kıl çekersine bir kolaylıkla tek tek onun hakkındaki olumsuz düşüncelerini çekip atıyordu.

Onun için kötü düşünemiyordu. Zira o, Yusuf'un etrafına serdiği kalın surların altında yatan masum çocuğu görüyordu. Gördüğü her türlü pisliğe rağmen, olduğu bu kirli dünyaya rağmen masum ve temiz kalmayı başarmıştı onun yüreği. Böyle birinin hakkında kötü düşünmek imkansızdı.

Ona ne zaman bu kadar kapılmıştı bilmiyordu. Belki ilk gördüğü zaman; Yusuf'u düşmekten kurtardığı anda etkilenmişti. Başını çevirip yorgun yeşilleriyle kendisine baktığında kalbine gömülmüştü sevda tohumu. Bu tohum zamanla filizlenmiş, usul usul köklerini salmıştı Ata'nın her bir zerresine.

Dürüst olacaktı ki o gece yaptıklarından pişman olmamıştı ilk zamanlar. 'Yanlış biliyordum, öyle davrandım' diye düşünmüş, kendinde suç aramamıştı. Fakat zamanla Yusuf'la daha çok karşı karşıya gelmeye başlamıştı. Sanki evren ikisini bir araya getirmek için canla başla çalışıyordu ve evrenin yapmak istediği şey herneyse bunda başarılı oluyordu, zira Ata pişmanlık duymaya uzun bir süre önce başlamıştı.

Ata pişmandı. Öylesine acı çekiyordu ki bazen gözleri doluyordu acıdan. Psikolojik bir acıydı bu ama bedenine de vuruyordu. Yalnızca Yusuf'un yanındayken, öylesine herhangi bir şeyden bahsederken bu acıyı unutuyordu.

Ata, Yusuf'un yanında mutluydu. Sürekli ters ters konuşmasına sinirlenmek yerine yalnızca sevimli buluyordu, hatta küfür etmesine bile kızamıyordu. İçinden kaşlarını çatmak bile gelmiyordu ona karşı. Onun gülüşünü seviyordu, yemek yerkenki halini izlemeyi seviyordu. Yeşil gözlerini seviyordu. Alay etmesini, sinirlenmesini, herhangi bir tepki vermesini seviyordu.

Onun her bir zerresini çok seviyordu.

Erkek olması sorun değildi, kendisinden nefret etmesi sorun değildi, ona bir gıdım güvenmiyor oluşu ve diğer tüm sorunlar önemli değildi. Ata ilk defa böyle hissediyordu. Bunca yıllık hayatında ilk defa birinin varlığıyla mutlu olabiliyordu. Onun yanında olmasa da bir yerlerde nefes alıyor olduğunu bilmek buzdan kalbini ısıtıyor, buzlarını eritiyordu.

Ata yüreğini ısıtan bu çocuğu kolları altında koruyacak, onu sarıp sarmalayacaktı. Hep kendisi üşümesine rağmen başkalarını ısıtan bu çocuğa 'ev' olacaktı

 
Tekstilden içeri girdiğinde çalışanlara topluca selam verdi. Herkes saygıyla selamını alırken ağır adımlarla ilerledi merdivenlere. Merdivenleri çıkıp odasına geldiğinde Serhat'ı gördü. Masasının karşısına oturmuş, elindeki kağıtlarla uğraşıyordu.

"Oooo Reis," dedi sırıtarak. "Saat öğlen oluyor, fazla erken geldin."

"Kes dalgayı." Diyerek masasına ilerledi. Bacaklarını açarak rahatça oturdu deri sandalyeye.

"Abi bir başıma kaldım işlerle." Dedi Serhat elindeki kağıdı bıkkınca atıp. "Kendi işlerimi bitirdim, seninkilerin biriktiğini görünce el atayım dedim."

DİLHUN -BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin